"Türkiye Türklerindir +40" Bloguna Hoş geldiniz!!!

Ey Türk Milleti!
Birinci vazifen seni İslamcılık ve Türkçülükle benliğinden koparan, Araplaştıran din, devlet, ticarette sana yer vermeyen, seni küçük dereceli askeri görevlere vererek ölüme süren, sana hocalık, başbuğluk eden hainlere giydirdiğin tacı geri almaktır. Bunu yapabilmen için seni uyandıracak her türlü bilgi ve belge mevcuttur. Ya özgürlüğünü kazan ya da öl. Kölelikle atalarının kemiklerini sızlatma. Arap Rumların ırkçı kinci ensest sapık dinlerinden çık. Kurtuluşun başlangıcı burasıdır. Aklen kurtulmadıkça saltanatın da olsa kölesindir unutma. Sen özgür birey olmadıkça kardeşliğin önemi yoktur. Devletin her yüksek kademesine göz dik yerini al. Tırsma. Çabala, savaş ve kazan! Birlikte yaşadığın kavimlerle kardeşlik o zaman daha güzel olacaktır. Alaeddin Yavuz

Tarih boyunca atalarımız günümüzdeki kadar, her türlü bilgiye ulaşabilecek böyle bir çağ yaşamadılar.
Bizler tümünden şanslıyız. Buna dayanarak, blog içerikleri binlerce yıldır doğru bilinenleri sorgulamaktadır.
İster bu bloğda, ister okulda, camide veya başka yerde hiçbir yazılanı, öğretileni “sorgulamadan, araştırmadan” doğru kabul etmeyiniz!
Vatan-Millet davası,hiçbir kurum veya kuruluşa havale edilemez, milletçe sahiplenilmedikçe hiç bir dava milli değildir.
Davasına sahip çıkmayan halk da millet değil sürüdür. Adilyargıç/Keykubat.

Blog yazılarının telif hakları-copyright © “adilyargic; adilyargicc; keykubat.blogspot.com ve keykubat.blogcu.com” rumuzlarıyla yazan Alaeddin Yavuz’a aittir.
Hala okumak istiyorsanız buyurunuz.

Saygılar, sevgiler!

Hakkımda

Fotoğrafım
Balıkesir , Bandırma , Türkiye
KENDİLERİ İÇİN PLAN YAPMAYAN MİLLETLER, BAŞKALARININ KENDİLERİ İÇİN YAPTIKLARI PLANLARA RAZI OLURLAR.Keykubat- ATATÜRK'TEN SONRA ÜLKEMİZDEN TÜRK ve MÜSLÜMAN HALKLAR İÇİN PLAN YAPAN ve EZİLEN HALKLARA ÖNDER OLACAK SİYASET İZLEYEN BİR LİDER ÇIKMAMIŞ, ARDILLARI,ONUN İZLEDİĞİ ANTİ EMPERYALİST SİYASETİ TERK ETMİŞ,DEVLETİ AB-D KUCAĞINA ATMIŞ VE ONLARA BAĞLILIĞI ATATÜRKÇÜLÜK SAYMIŞ,HALKIMIZIN DİNİ VE IRKİ DEĞERLERİNİ AŞAĞILAYARAK TAHRİK ETMİŞ, KADEMELİ OLARAK HALKIMIZI HIRİSTİYANLAŞTIRMAK İÇİN DIŞ GÜÇLERCE GİZLİ-AÇIK DESTEKLENEN SAPIK DİNCİ YAPILANMALARI GÜÇLENDİREREK,İKTİDARA TAŞIMIŞ,IRK,MEZHEP BAĞLAMINDA KARŞILIKLI DÜŞMANLIKLAR YARATMIŞ, ÜLKENİN KAYNAK VE SERMAYESİNİ YABANCILARA PEŞKEŞ ÇEKMİŞ,YUKARIDA SAYILAN AB-D PROJELERİNE GÖRE ASKERİ DARBELERLE KENDİ MİLLETİNİ SİNDİREREK BÖLÜNMENİN YAŞANDIĞI BÖYLE GÜNLERDE BİLE TEPKİSİZ KALMASINI SAĞLAYAN KORKU ORTAMINI HAZIRLAMIŞ,BENZER MUHTELİF İHANETLER İÇİNDE BİR ŞEKİLDE YER ALMIŞLARDIR.İÇİNDE BULUNDUĞUMUZ GÜNÜN DURUMU BUDUR-Keykubat İNSAN,PRANGA VURULMAKLA,KIRBAÇLANARAK ÇALIŞTIRILMAKLA ESİR OLUR.ESİRLİĞİ YAŞAM BİÇİMİ OLARAK BENİMSERSE KÖLE OLUR. VATANINIZA,DEĞERLERİNİZE,ÖZGÜRLÜĞÜNÜZE SAHİP,HER TÜRLÜ EMPERYALİZME KARŞI ÇIKIN!!! Keykubat

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

Translate

Bu Blogda Ara

20 Eylül 2010 Pazartesi

ONEMLİ GÜNLERIMIZ HAKKINDA ILGINC TESPITLER


ÖNEMLİ GÜNLERİMİZİN HAÇLI BAĞLARI,KABALA HESABINA GÖRE DEĞERLERİ ve ENDİŞELER
Bu yazının hazırlanmasına ülkemizin önemli olaylarını gösteren tarihlerle ilişkilendirilen olayların seçiminde İngilizce-Wikipedia’dan yaralanılmıştır.
Olaylar,naçizane kendi bilgi birikimim dahilinde yorumlanmıştır.Önemli günlerimizle çelişen olayların tercüme edilerek alınması dışında hiçbir alıntı içermez.Sadece,din konusunda yapılan alıntı da kaynak gösterilerek verilmiştir.
Şimdi,Kurtuluş Savaşı mücadelemizin 19 Mayıs 1919’da başlamasından 28 Şubat 1997 muhtırasına kadar önemli olayları”Sol’a açılan Haçlı Seferleri “ ile ilişkilendirmeye,yorumlamaya yani incelemeye başlayalım;

Dünya basınından=Tiranlık ağacı-Hükümetin Üç Dalı diye de alta yazılmış.;Sintoloji tarikatı,JFR,Amerikan Merkez Bankası,Bilderberg-illuminatı,Yahudi Sermayesi ABD üzerinde.Sağda vatandaşın hali resedilmiş.
19 MAYIS 1919 Atatürk’ün Samsun’a Çıkışı .
19 Mayıs 1535 Fransız Kaşif Jacques Cartier’in Kuzey Amerika’ya 110 adamıyla ikinci yolculuğuna çıkışı.
19 Mayıs 1919 İzmir’in Amerikan Devlet Başkanı Woodrow Vilson’un ve İngiltere’nin önerileriyle Yunan Ordularına İşgal ettirilmesi.
Anadolu’nun işgali,aynı zamanda,Kudüs’ü işgal eden İngiliz ordularının komutanı olan Edmund Henry Hynman Allneby’nin de belirttiği gibi bir Son Haçlı Seferi olan I.Dünya Savaşının ardından,İslam’ın tarihe gömülmesi için son darbeyi indirmek üzere çıkılan bir yol olarak da tanımlanabilir.

Bu açıdan Fransız kaşifin Amerika seferi ile ilişkilendirilebilir.Amerika’nın ve Pasifik okyanus ada devletlerinin keşifleri tamamlandıktan sonra,misyonerlerce Hıristiyan edilmelerine rağmen,papalığın bu kavimleri ,Yecüc-Mecüc soyu oldukları,bu yerlerin Türklerin üredikleri anavatanları oldukları gerekçesi ile soykırıma uğratmışlardır.Misyoner adlı ve diğer keşifleri konu alan bir çok filimde bu konu gayet güzel işlenmiştir.
19.Mayıs 1864 Amerikan iç savaşının başlaması.
Alakası,19 Mayıs 1919 Atatürk’ün Kurtuluş Savaşını başlatmak üzere Samsun’a çıkışı bir yandan bağımsızlık savaşının temellerini atarken aynı zamanda bir iç savaşı da başlatmıştır.
Bu konu da,bir iç savaşla bütünlük sağlayan Amerikan tarihinin göz önüne alınarak,Türkiye’nin bütünlüğü sağlaması için başlattığı mücadeleye işaret eder görünmekte ise de,işgale karşı direnişin başlamasının doğallığını da göz önüne getirmektedir.
Bir de bu olayın “Kabala alfabesinin” sayısal hesaplarına bakalım ve çıkacak rakam eğer “6”yı gösteriyorsa bunun bir Haçlı Seferi olma ihtimalı ispatlanmış olacaktır.
Bunu yapabilmek için seçilen tarihin rakamlarını tek tek toplayıp sonucu “6” olacak olan bir sayıya bölünüp bölünmediğine bakacağız;
19 (1+9) Mayıs (5) 1919 (1+9+1+9)
Şöyle toparlayarak yazdığımızda;
1+9+5+1+9+1+9=35 Bu sayı “5” e bölündüğünde “7” sayısını veren bir sayıdır;
35:5=7 Bu sayı da Yahudilerin aydınlık sembolü olan Yedi Işıklı şamdanının temsil etmektedir.Cumhuriyetin kuruluşunda bilindiği gibi SSCB’den büyük yardımlar almıştık.Bunda 17 Ekim Devrimin gerçekleştiren Rus halkının arasında yaşayan YahudiMasonların ve Sabetayist Yahudilerin etkiniliğinin yanında Amerika İngiltere ve Avrupa’lı Yahudi cemaatlerinin destekleri vardı.Cumhuriyetin kuruluşunda,İttihat ve Terakki Partisinde bulunan Sbaetayist Mason Yahudilerin etkisi çoktu ve devlet idaresinde de etkili görevler aldılar.
Profesör Yalçın Küçük’ün Ulusal TV’de,Skytürk kanallarında yayınlanan bazı programlarında şu iddiası da dikkat çekicidir;
-“İsrail’liler,biz,20.yüzyılda iki devlet kurduk,birisi Türkiye Cumhuriyeti diğeri de İsrail’dir.”
Evet,1925’de Atatürk’e yapılan İzmir suiksatından sonra İstanbul Yahudi Sinegogunda Atatürk için ayin düzenlenir ve yaşaması için dualar edilir.
İsrail’i 1949’da tanıyan ilk ülkelerden biri olmamız da işin bir diğer boyutudur.

Ronald Reegan'dan inci;-"Hükümet sorunun çözümü değil kendisidir."Pek de yabancı bir söz gibi gelmedi bana ya size?
Olaya bu açıdan bakıldığında,başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın Yahudi kökenlerinden,1946’ya kadar geri gidilebilen “Köktendinciliğin inşaası” olaylarında aslen Sabetayist olan Tandoğan gibi eski Dinci-İttihatçilerin olması devlet içindeki İsrail parmağına işaret etmektedir.
AKP’nin “Yedi ışıklı Ampulü,New York’taki barış heykelinin başındaki “yedi ışık” da bu sembollerden birisidir.
Yani,Cumhuriyetin kuruluşunda,”yıkılmış,çökmüş” bir imparatorluktan “bağımsız bir Türkiye” kurmak desteksiz olmuyormuş.
Ancak,Atatürk’ün “Tam bağımsızlıkçı” siyasetleri ile sömürgeci devletlerin nefretini çekmesi onu talihsiz kumpasların içinde sefil bir ölüme sürükelmiştir.
İsterlerse Atatürk’ün “Yahudi olduğunu” belgelesinler ama,bir Çamakkale Zaferi,kurulan bir Türkiye Cumhuriyeti gerçeğini kimse değiştiremeyecektir.
Bu gerçekleri bir görelim,ileride önümüze sürüleceklerden şimdiden haberdar olalım.
Aynı yorum 23 Nisan 1920 tarihi için de geçerlidir.
23 NİSAN 1920 TBMM’nin Toplanması;
23 Nisan 303 (İ.S) Aziz George’un (D:275 veya 281 Ö:303.Toprak işçisi,amele,yarıcı,maraba demektir.) öldürülmesi.
Bizans imparatoru Diocletian’ın yakın koruması olan ve Hıristiyanlara karşı yapılacak bir soykırıma katılmadığı için imparator tarafından ölüme mahkum edilerek,öldürüldüğü için “İlk Hıristiyan Şehidi” olarak da kabul edilen,aslen Filistin’li bir anne ile Niğde Kapadokya bölgeside bir Arap kökenli,Bizans ordusunda görevli asker olan babadan olma Aziz George’un İznik’te işkence tezgahında öldürülmesi.
Bütün Hıristiyan dünyasında kutsal günlerin en önemlilerinden biri olarak kabul edilir.Bir ejderhayı öldürdüğü rivayet edilir.
23 Nisan 1920 TBMM (Türkiye Büyük Millet Meclisi) nin açılışı ile alakası,1774 Küçük Kaynarca Antlaşması ile Rusya’nın,Osmanlı topraklarında yaşayan Hıristiyan azınlıkların devlet korumasına alınmaları isteğini kabul eden Osmanlı İmparatorluğu,ilk kez ciddi anlamda yabancılara bu antlaşma ile büyük tavizler vermiş,bu antlaşmadan 145 yıl sonra Osmanlı imparatorluğu tarihten silinerek yerini Türkiye Cumhuriyetine bırakmıştır.
TBMM’yi oluşturan milletvekillerin veya Temsilciler heyetinin bir çoğunun İttihatçı dönme devşirmelerden oluşması hatta Attatürk’ün bile Pomak,Yahudi,Sırp kökenlerinin iddia edilmesine ve I.Dünya Savaşının da son Haçlı Seferi olmasına bakarsak,çökmüş bir imparatorluğun toprkaları üzerinde yeni kurulan genç Türkiye Cumhuriyetinin “Hıristiyan değerlerine” saygılı olduğunu göstermek,onların haklarını koruyacağını vât etmesi olarak da yorumlanması doğaldır.
Cumhuriyet döneminde yapılan devrimlerin hep batıya yönelik olması,operaların,balelerin,batı tarzı müzik ve kıyafetlerin halka benimsetilmesi halkın kültürel olarak batıya yaklaştırılarak çağdaşlaştırıl-masını amaçlarken batıya da “Biz de sizler gibiyiz” mesajı taşımaktadır.Bu mesaj,batının köktendinci düşmanlığını ortadan kaldırmayı,bilimsel ve teknolojik yeniliklerin de ülkemize sokulmasına izin vermelerini de amaçlamaktaydı.
II.Abdülhamit’in sadece demiryolarının kurulması karşılığında,başta Almanla olmak üzere İngilizler ve diğer yabancıları ülkemizden kaçırdıkları sayısız tarihi eserin kaçırılmasına göz yumması boşuna değildir.Kurtuluş savaşında ele geçirilen Yunan ordusuna ait kamyonları kullanacak ehliyetli şöför olmaması yüzünden kamyonların yakılmasını da göz önüne aldığımızda yeni kurulan genç cumhuriyetin pek de fazla şansının olmadığını anlamak zor değildir.Tarihten silinmek üzere olan bir milletin yeniden canlandırılması için biraz “batı yalakalığı” yapmaktan başka çıkar yol yoktur.
Bir de bu olayın “Kabala alfabesinin” sayısal hesaplarına bakalım ve çıkacak rakam eğer “6”yı gösteriyorsa bunun bir Haçlı Seferi olma ihtimalı ispatlanmış olacaktır.
Bunu yapabilmek için seçilen tarihin rakamlarını tek tek toplayıp sonucu “6” olacak olan bir sayıya bölünüp bölünmediğine bakacağız;
23 (2+3) Nisan (4) 1920 (1+9+2+0)
2+3+4+1+9+2+0=21
21:3=6-7 23 Nisan 1920 tarihinin de sayısı “7-Yedi” olup,yukarıdaki yorum bu olay için de geçerlidir. Yahudi-Tevrat etkisi ortadadır.
29 EKİM
29 Ekim 539 İ.Ö. Pers İmparatoru büyük Krus Babil’i feth etti.Cumhuriyetin ilanı ile alakası da Türklerin,işgal edilmiş kendi yurtlarını tekrar feth etmeleridir.
29 Ekim 437 Batı Roma İmparatoru III.Valentin Doğu Roma İmparatoru II.Theosidius’un yeğeninin kızı Evdoksiya ile İstanbul’da evlenerek Theosidius evinin iki soyunu birleştirir.
29 Ekim 1923 tarihinde ilan edilen Türkiye Cumhuriyeti de mezhep farklılığından dolayı dışlanmış, devlet işlerinden uzaklaştırılmış olan Sünni olmayan Türkleri ile Sünni Türkleri devlet idaresine getirerek iki halkı ve azınlıkların da “vatandaşlık” kavramında eşit haklara sahip olmalarını sağlayarak bütün Anadolu halkını birleştirmiştir.
Bu birleştirme,ayrılıkçı Kürtler,hilafetçi Türkler,köktendinci,işbirlikçi azınlıkların faaliyetleri ile baltalanacak ve Atatürk’ün ölümü ile sonuçlanacak bir isyanlar zincirinin başlamasına sebep olacaktır. Atatürk devrimleri yapmasına rağmen bu engeller yüzünden istediği devleti kuramayacaktır.
29 Ekim 1390 Üç kişinin ölümü ile ilgili ilk büyücülük duruşmasına Paris’te başlanılır ve bir çok masum insanın ölümü ile sonuçlanacak büyücü avı başlatılır.
29 Ekim 1923 ile alakası,işbirlikçi,hilafetçi ve gericilere karşı bir savaş başlatılır.
Bir de bu olayın “Kabala alfabesinin” sayısal hesaplarına bakalım ve çıkacak rakam eğer “6”yı gösteriyorsa bunun bir Haçlı Seferi olma ihtimalı ispatlanmış olacaktır.
Bunu yapabilmek için seçilen tarihin rakamlarını tek tek toplayıp sonucu “6” olacak olan bir sayıya bölünüp bölünmediğine bakacağız;
29 Ekim (10.ay) 1923
2+9+10+1+9+2+3=36
36:6=6
Bu olayın sayısının “6” çıkması,hesapların Atatürk’ün “Tam Bağımsızlık” ve Sevr Antlaşmasını hiçe sayan tutumu,ABD Başkanı Wilson’un Trabzon2dan Van’a kadar olan bölgeyi Ermenistan’a vermek istemesi,Batı Anadolu’nun Yunanistan’a verilmesi hep Atatürk’ün hesapları bozması ile ilgilidir.Amerikan ve İngiliz destekleri ile,Yunanistanın adeta zorlanarak İzmir’e çıkartılmasının ardından başlatılan Kurtuluş Savaşı,birinci dünya savaşında ordularında bulunan Müslüman askerlerin uyanmaması için üstü örtülen Haçlı Seferinin devamı olmuştur.
Yenilgi ile sonuçlanan bu Yunan saldırısının ardında kurulan Cumhuriyetin tarihi de bu nedenle “6” sayısı ile temsil edilmiştir.
Atatürk’ün ve kurucu meclisin Kuran’ın sayısı olan “6” sayısını tercih etmesinde de bir sakınca yoktur.
1919 Paris Konferansında batılı sömürgeci devletlerin keşfettiği İsmet İnönü’nün sinsi işbirlikleri sonucu, Ankara’da kurtuluş mücadelesi başladıktan sonra bir el tarafından gönderilerek Atatürk’ün yamacına sokulması ve uyguladığı siyasetlerle Atatürk’ün yanlış anlaşılmasına sebep olmuş “Ezanın Türkçe Okunması, ayrılıkçı din maskeli Kürt ve Rum isyanlarının çıkmalarındaki,Atatürk’e düzxenlenen suikastlerdeki işbirliğinin anlaşılması sonucu Atatürk tarafından 1937’de Büyükada’ya sürgün edilmesi ile sonuçlanan ” siyasetleri de Cumhuriyet devrimlerinin gerçekleşmesine engel “sinsi haçlı seferleri” olarak düşünüldüğünde, Cumhuriyetin İlanı tarihinde “dış güçlerin etkisi” fikri güçlenmektedir.
Haçlı seferi durmadan sürdürülecektir.
27 MAYIS
Adnan Menderes
27 Mayıs 1809 Güney Amerika’da bulunan Bolivya devletinin İspanyol sömürgeciliğine karşı bağımsızlık savaşını başlatmaları.
27 Mayıs 1960 darbesi ile alakası,sömürgeciliğe karşı olan sol ve milliyetçi askerlerin darbede etkin görevler almalarıdır.Ancak,darbe sonrası 6000 asker İsmet paşa tarafından tasfiye edilecek,solcu, bağımsılıkçı,sömürgeci karşıtı Talat Aydemir ve arkadaşları da idam edileceklerdir.İktidar Amerikancılara kalacaktır.
27 Mayıs 1905 Rus-Japon Deniz Savaşlarının başlaması.Tsişuma Savaşı da olarak bilinen bu savaşı İngiltere’nin silah desteğini de alan Japon ordusunun Rus donanmasını Sarı Denize gömmesi ile Rus Çarlığı küresel bir güç olmaktan çıkar.Alman mali desteği ile 1917 Rus Ekim Devrimi ile de çarlığın devrilmesinin önünü açar.
Bu savaş,Rus Çarlığını Osmanlı ile aynı düzeye indirmiş olması açısından önemlidir.
27 Mayıs 1960 darbesi ile alakası da,Rusya ile bağlantı kurmak isteyen hükümetin tasfiye edilmesine yol açan darbenin de Rus Çarlığının tasfiye edildiği bir savaşla aynı tarihte gerçekleştirilmesi olayın dış bağlantılarına işaret etmektedir.Rusya soldur,Amerikanın da hedefi,düşmanı soldur.
Oysa SSCB FAŞİST Nasyonal Sosyalist) bir devletti.
Alttaki Gamalı Haç'a bakın.
 

Rus Çarlığının çöküşü kabul edilen 27 Mayıs 1905 Tsuşima Savaşının “55.yıl dönümünde” Sosyalist SSCB’ye” karşı gerçekleştirilmiştir.Darbe SAĞ’a değil SOL’adır.
27 Mayıs 1153 IV.Malcolm Maiden (Bakire-1141-1165)’un İskoç tahtına çıkması: “Virgo” yani Başak Burcu,Türkçe olarak “Bakire” anlamına gelen lakaba sahip olan ve 24 yaşında ölümüne kadar evlenmemiş İskoç Kralının 12 yaşında tahta çıkması.
”Bakire Malcolm” namıyla hakkında sayısız fıkralar üretilen bu İskoç Kralı,kadınsı davranışlarıyla ünlüydü.Paget Hastalığı olarak 1877’ler’de İngiliz doktor Sir James Paget tarafından tanımlanmış, kemiklerin iltihap kapması sonucu biçimlerinin bozulmasına dayalı bir hastalık yüzünden öldüğü belirlenmiştir.
IV.Malcom Maiden (Bakire)
27 Mayıs 1960 askeri darbesi ile alakası da Adnan Menderes’in 1958’de,ABD’den istediği 370 milyon ABD Doları yardımı alamaması üzerine hayal kırıklığına uğramasından sonra SSCB ile siyasi ve ekonomik ilişkileri başlatması,1960 Ağustos ayına randevu alması üzerine,27 Mayıs 1960’da ABD destekli bir darbe ile devrilmesi olayı.Genç yaşta az rastlanır bir hastalıktan ölmesi,eşcinselliğinin, kadınsılığının İskoç halşkını temsil edemeyeceği gerekçesiyle tasfiye edildiği inancının oluşmasına neden olmuştur.
Darbe sonrasında tutuklanan ve idama mahkum edilen Adnan Menderes’in idamdan önce bir askeri doktor tarafından “anal yollu prostat muayenesine” tabi tutulması bu darbeyi yukarıdaki İskoç Kralı olayı ile kıyasladığımızda,aralarında nahoş bir bağlantı kurmak olasıdır.
Adnan Menderes’in de evlilik dışı heteroseksüel ilişkileri vardı.Eşcinselliği bilinmemekle beraber ona yapılan bu muameleyi belirleyen darbenin de 27 Mayıs’ta olması böyle bir bağlantıyı mantıklı kılmaktadır.Ancak,tasfiyede cinsel konuların da yer alması açısından bağlantı vardır.Dış kaynaklıdır.
Bir de bu olayın “Kabala alfabesinin” sayısal hesaplarına bakalım ve çıkacak rakam eğer “6”yı gösteriyorsa bunun bir Haçlı Seferi olma ihtimalı ispatlanmış olacaktır.
Bunu yapabilmek için seçilen tarihin rakamlarını tek tek toplayıp sonucu “6” olacak olan bir sayıya bölünüp bölünmediğine bakacağız;
27 Mayıs 1960
2+7+5+1+9+6+0=30
30:5=6 Görüldüğü gibi,Adnan Menderes’in,Amarika ile ilişkilerin bir yarar getirmeyeceğini kavraması sonucu SSCB’ye yaklaşması,rakamı “6” olan Müslüman,Komünist ve “Katolik Hıristiyan olmayan her inancın sayısı kabul edilen “6” ile ifade edilmiştir.
12 Mart
12 Mart 1971 Askeri darbesi, 12 Mart 1971 tarihinde Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Genelkurmay Başkanı Memduh Tağmaç, Kara Kuvvetleri komutanı Faruk Gürler,Dnz.Kuv.Kom.Celal Eyiceoğlu,Hava Kuv.Kom Muhsin Batur’un Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay’a verdikleri,hükümeti istifaya zorlayan bir muhtıradır.
Türk Sol’unun tasfiye edilip,günümüz ayrılıkçı,bölücü hareketlerinin temelini teşkile eden,Sol hareketin Kürt’lere teslim edildiği,”etnik solculuğun” yani faşistliğin (Nasyonal Sosyalizm anlayışının) öne çıkarılmaya başlanması açısından önemlidir.”Kürt Solu kavramı bu tarihten sonra her yerde karşımıza çıkarılacaktır.Tamamen bir ABD operasyonudur.PKK ve diğer Kürt Solu yapılanmalarının, Alevi kuruluşlarının ABD-AB destekli bir koruma altına ülkemizi karıştırmaları bu tarihte başlamaktadır.
Bu gün,Atatürk’ün “soykırımcı”,AB’nin,Erbil’e büro açmaları,terör örgütü elemanlarının,suçlularının bu ülkelerce korunup kollanmaları,ABD-AB ülkelerinde temsilcilikler açmaları,apaçık maddi,kültürel, siyasi ve askeri yardımların yapıldığı halde,devlet ve hükümetler içindeki işbirlikçi Kürt feodalleri yüzünden devlet kendini savunacak hiçbir siyaset izleyememektedir.
12 Mart 1688 İngiliz taht savaşları.Katolik II.James ile Protestan William’ın İngiltere tahtını ele geçirmek için yaptıkları,”dokuz yıl” süren taht savaşlarıdır.
12 Mart 1971 askeri darbesi ile alakası da,16 Şubat 1969’da İstanbul Beyazıt meydanında,ABD’nin Altıncı Filosunun gelişini protesto eden bağımsızlıkçı solcu gençlerin üzerine Amerikan mandacısı sözde “milliyetçi”,gerici ve köktendinci işbirlikçi gençlik örgütlenmelerinin saldırtılması ile ”Kanlı Pazar” olarak da bilinen siyasi,anarşik gençlik olaylar başlatılmıştı.
Amerika’nın,27 Mayıs 1960 darbesinin ardından iktidara taşıdığı İsmet İnönü hükümeti,Talat AYDEMİR ve diğer Amerikan karşıtı,ulusalcı solcuların tasfiyesi ile sonuçlanmıştı.İsmet paşanın kurduğu iki hükümet döneminde de Türkiye dahil bütün kara Avrupasında da “Amerikancı Sol” yapılanması oluşturuldu.Doğu Perinçek 1960-1967 yılları arasında “sözde işçi” olarak gitti Almanya’dan dönüşünde ilk işi TİP’i bölerek Mao’cu Sol kavramını ülkeye getirmiş ve solu bölmüştü.Mehmet Ali AYBAR ve ekibinin tasfiyesi ile oluşan yeni yapılanmada,ilk kez “Kürt Solu” kavramı oluşturulmuştu.1969 protestosunun ardından gelen 12 Mart ülkemizde “Ulusalcı Sol” kavramına en büyük darbeyi vurmuştu.
Türk Sol’unu Amerikancı,kukla sol haline getirmenin de süreci 1960-69 arasında yani tam “Dokuz Yıl”da gerçekleşmiş oluyordu.
 
12 Mart darbesi ile sol hareketin “sömürgecilik,ırkçılık,köktendincilik karşıtı,bağımsızlıkçı” kanadının tasfiyesi,etnik “Kürt solunun” ,milliyetçi ve dinci gençlik örgütlerinin güçlenmesi sağlanmıştır.Bu da,ülkemizde SSCB-ABD iktidar savaşının insanımız üzerindeki etkileri açısından önemlidir.

Bu da bez üzerine işlenmiş SSCB GAMALI HAÇ'ı
 
12 Mart 1971’den 12 Eylül 1980’e kadar aynen “dokuz yıl” sürecek olan “sağ-sol” kavgalarının temeli bu olayla atılmıştır.
Her iki olayın da “dokuz yıl” sürmesi en büyük benzerliktir.Halkımız üzerinde oynanan oyunlardaki “yabancı parmağına” en büyük delildir.
Bu olayların gerçekleştirilmesinde rol alanlar belki bu olayların “Hıristayanlık aleminin Haçlı Savaşları “ ile ilgili boyutlarından haberdar değildiler.Ama,onları bir saat gibi kuranlar,besleyenler,arkalarından itenler bunu bilinçli bir şekilde yapıyorlardı.
Sol’a açılan “Haçlı Seferi” tarihi tekerrü ettiricesine belirlenen “kutsal sürelerde” bitiriliyordu.
Bir de bu olayın “Kabala alfabesinin sayısal hesaplarına bakalım ve çıkacak rakam eğer “6”yı gösteriyorsa bunun bir Haçlı Seferi olma ihtimalı ispatlanmış olacaktır.
Bunun için,darbe için seçilen tarihin rakamlarını tek tek toplayıp sonucu “6” olacak olan bir sayıya bölünüp bölünmediğine bakacağız;
12 (1+2) Mart (3) 1971 (1+9+7+1)
Şöyle toparlayarak yazdığımızda;
1+2+3+1+9+7+1=24 Bu sayı “4” e bölündüğünde “6” sayısını veren bir sayıdır;
24:4=6 Bu sayı da Kuran’ın ve İncil Dabbe bölümünde şeytanın sayısı olan “666” sayısının parçası olduğuna göre 12 Mart 1971 darbesinin bir Haçlı Seferi olduğu ortaya çıkmaktadır.
12 Eylül 1980
12 Eylül 1209-1229-“20” yirmi yıl süren Fransız Albigenlere karşı haçlı seferi düzenlenmesi. Albigenler Avrupa’da bizdeki Alevi Kültürünü benzer veya az farkla yaşayan halklara verilen bir addır. Köktendinci,Katolik,Ortodoks Hıristiyanlarca sevilmezler.Bizdeki Aleviler için “kızılbaşlık” kavramı onlar için aynen geçerlidir.
12 Eylül 1980 darbesi ile alakası,Türkiye’de sömürgecilik karşıtı (Anti emperyalist) olan ve asla bölücü olmayan Alevi solcuların bitirildiği bir darbedir.
1950 yılında Adnan Menderes hükümetinin çıkarttığı yasa ile “solcu olduğunu söyleyen veya bu yönde konuşma,yazma gibi faaliyetleri görülenlere idam veya yurt dışına sürgün” cezası getiren yasanın,Amerika’da yürürlüğe girmesinin ardından ülkemizde 08.Ağustos 1950’de çıkarılarak üç bin kadar sol görüşlü subay-astsubayın ordudan atılması , şair Nazım Hikmet RAN’ın yurt dışına sürgün edilmesi ile başlayan 1964’de Talat Aydemir ve arkadaşlarının, 06.Mayıs 1972’de Deniz Gezmiş ve erkardaşlarının idamları ile süren, “Solu ve sömürgecilik karşıtlarını sindirme operasyonları” başarıya ulaşmış,Alevi solcuların,Alevi Kürt Kavramına yöneltilerek Kürt Solculuğunun (!) faşist yapılanmasının temelleri atılmıştır.
“Türk Sol’u”nun beyin adamlarının çıktığı sömürgeci karşıtı Alevi solcular son 12 Eylül 1980 darbesi ile tasfiye edilerek yerlerini, “Nasyonal Sosyalizm=Faşizm” ilkelerini savunan “Etnik Solcu” olarak Yalçın Küçük *gibi işbirlikçi dönme Ermeni beyinlerce korunup,,Almanya’da statlara topladıkları Kürt gençlerine “en güzel baş Kürt başıdır” gibi sözlerle kızıştırılan “Kürt Solu” veya PKK devlet eliyle bu dönemde güçlendirilir.
*(Küçük=YUNANCA Paulous,Türkçe’de Pavlus,Ermenicesi de Bogos demektir.Hıristiyanlığı ilk yayan Havari Aziz Paul’e,Pavlus’a atfen konulan bir addır.Küçük soyadı-adı Hıristiyanlar dönme Ermeni ve Rumlar arasında yaygındır.Bizdeki Ali,Mustafa gibi dini kaynaklıdır.Türkler arasında kullanılan bir ad,san değildir.İsmet İnönü’nün devlet içine doldurduğu Ermeni soydaşlarının adları olarak karşımıza çıkmaktadır.
Diğer yandan,SSCB ile ilişki kurmaya çalıştığı için 27 Mayıs 1960’da Adnan Menderes’e karşı gerçekleştirilen darbenin ardından,ordu ve devlet içindeki “SSCB yanlısı solcu veya,milliyetçi,dinci olduğu halde ABD karşıtı “ olanların tasfiyelerini sağlayan ABD’nin İsmet İnönü ile yürüttüğü “yirmi yıllık Haçlı Seferi ” son bulmuş,tamamen “ABD-AB işbirlikçisi,Kürt ve dönmelerden oluşan faşist, köktendinci,ırkçı,işbirlikçi yapılanma iktidara getirilmiştir.Alakası süresi ile "Sol'a ve Semitik olmayan kavimlere açılan Haçlı Seferi” olması açısından çok önemlidir.İdam edilen solcu gençlerin çoğunun da Alevi olmaları ile birebir alaka vardır.Bundan sonra,bölücü Kürtçülük hareketi içine yönlendirileceklerdir.
İsmet İnönü ve Adnan Menderes döneminde ordu içinde kurmay subayların ve ordu komuta kademesinde ABD istihbarat görevlilerince örgütlenmiş olan bu dönme Ermeni-Rum,Yahudi yapılanmasının üyeleri olan subaylar 12 Eylül cuntasını da gerçekleştirmişlerdir.
Habertürk kanalında Murat Bardakçı tarihçi,Bizans uzmanı Turgut KUT ile yaptığı bir programda,12 Eylül 1980 askeri darbesi döneminde Kenan Evren’in gerek televizyona çıkışında gerek katıldığı toplantılarda bir tek müzik çaldırdığını,bu müziğin kulağa hoş gelen nağmelerini de ıslıkla çalarak kendi seslendirmeye çalışmıştı.
Dah sonra bu müziğin kaynağını o tarihte yazdığı için çalıştığı gazetenin “5” beş gün kapatıldığını ve arkadaşları ile Gülhane parkında hayvanları seyredere bu günleri geçirdiğini anlatmasının ardından müziğin kaynağını açıkladı.
Ben de üşenmedim ve biraz araştırma yaptım;
Müziğin adı “Serdarın Yürüyüşü”.
(Bu linkte dinlenebilir.Amerika'da Filedelfiya Ermeni Cemaatlerince de pek sevilmiş.)
Serdar=Fars-TDK-Osmanlı’da “başkomutan” anlamında Türkçe’de kullanılan bir kelimedir.Hint kökenli olup,Hintçe de SİH inancının alt düzeydeki erkek inananlarını,savaşçı,asil Hintlileri (Sardar Ji gibi ) tanımlamak için kullanılır. Kyn.Wikipedia.
Türk Marşı ve Serdarın Yürüyüşü

Bestecisi de Rus Çarlığı döneminde, Saint Petersburg şehri yakında bulunan Gatchina adlı bir kasabada 1859’da doğan Mihail Mihailoviç İppolitov-İvanov (1859-1935) Saint Petersburg Konservatuarı'nda, orkestrasyon üstadı Rimski-Korsakov'un öğrencisi, vurmalı ve üflemeli çalgılar konusunda uzman,Rusya İlahi topluluğunda orkstra yöneticiliği yapmış .1875’de eğitimini tamamldıktan sonra tayin edildiği ve 11 yıl kaldığı Gürcistan Tiflis’teki konservatuarın müdürlüğünü yaptığı yıllarda Kafkaslarda ve Türk bölgelerinde halk müziği araştırmaları yapmış.1917 Sovyet devrimin ardından Çarlık İlahi topluluğndaki dindar tutumunu değiştirmiş,her Ermeni gibi o da takiyyeci birisi olduğundan,birden bağımsızlık tutkunu,işçi,proleterya,devrim yanlısı birisi olur,1905-1924 arasında Moskova Üniversitesinde profesörlük yapar,hatta 1922’de Uluslarası yazarlar ve besteciler derneğinin başkanlığına kadar da yükselir.Balkan,Anadolu,Kafkas,Kazak,Özbek Türk müzikleri konusunda çalışmalar yapar ve 1932’de Bethoven’in Türk Marşını da (Atina’nın Yıkılışı) Moskova’da yayınlar.Sonunda 1935’de Moskova’da ölür.
Serdarın Yürüyüşü adlı Müzik,dört bölümden oluşmakta,Dağ Geçidinde,Köyde,Camide ve Serdarın Yürüyüşü de son bölüm oluyor.
Buraya kadar bir sorun yok.Besteci Mihail İppolitov-İvanov’ın Ermeni-Rus melezi birisi olduğuna da vurguladıktan sonra,Murat Bardakçı damara giriyor ve;
Türklerin evlerden toplanışını gösteren sahne
-“Bu müzik,Kahraman Maraş civarında çıkan Ermeni isyanlarında,Ermeni çetelerinin Türk köylülerini camilere,evlere doldurup yaktıktan sonra,çete reislerinin,sokaklarda bulunan Türk cesetlerinin üzerine basarak yaptığı gururlu,zafer (!) yürüyüşüne övgü olarak bestelendiğini ve sözlerinde bu olayın anlatıldığını söylüyordu.
Ermenilerin nerelerde doğarlarsa doğsunlar, hatta Sosyalist Rusya’da bile olsa,Sosyalizm dahi SSCB’de yaşayan Ermenilerin Türk-Müslüman düşmalığı yapmasını engellemiyordu.
Ve,12 cuntası generallerimiz(!) bile Türk milletine idirdikleri darbelerin ardından,soydaşlarının (?) bu müzikleri ile yürümeyi tercih ediyorlardı.
Şimdi yazıya biraz ek bilgi ekleyelim ki Vatikan’ın İslamiyeti nasıl gördüğü de ortaya çıksın,Çünkü aşağıdaki olay,günümüzün Lawrence’i sayılabilecek bir adamın ürünüdür.Tespitleri aynı zamanda da onun da geldiği kültürü yansıtmaktadır. ;
HIRİSTİYANLIĞA GÖRE TEK TANIRILI DİNLER ATEİST Mİ?
Bu konuyu dikkatle okuyunuz;
HZ.MUHAMMED’İN KUREYŞLİLERLE PAZARLIĞI

Avrupa Dine bağlılık Haritası,Kyu renk dindarlığı gösterir.
Müslüman olduktan sonra Ebubekir Siraceddin adını alan İngiliz asıllı Müslüman ,Martin Lings adlı şahsın "Siret Ödülü" almış "Hz.Muhammed'in Hayatı" isimli kitabının 107.sayfasında 2.paragraftan itibaren bir alıntıyı aktarayım:
"" Hatice (R.A) nın ölümünü aslında daha küçük fakat dışarıda büyük etkiler uyandıran bir kayıp daha izledi.Ebu Talip hastaydı ve ölümünün yakın olduğu durumundan belliydi.Ölüm yatağında bir grup Kureyşli lider ,Utbe,Şeybe,Abdu Şems'ten Ebu Süfyan,Cumah'tan Ümeyye,Mahzum'dan Ebu Cehil ve diğerleri onu ziyaret ettiler ve ona şöyle dediler.
---"Ebu Talip,seninle gurur duyduğumuzu biliyorsun,şimdi ise başına bu hastalık geldi ve biz senin için korkuyoruz.Yeğeninle (Hz.Muhammed S.A.V)bizim aramızda geçenleri biliyorsun.Onu yanına çağır ve ona bizden bir hediye ver ve o bizi biz de onu rahat bırakalım.Bizi dinimizle barış halinde bıraksın." dediler.
Bunu üzerine Ebu Talib Peygamber (S.A.V),"halkının soyluları seninle anlaşmak istiyorlar." dedi.
-Peygamber (s.a.v)" Peki öyle olsun bana bir tek söz verin, tüm Arap ve İranlıları yönetiminiz altına alabileceğiniz bir söz" dedi.
-Ebu Cehil "Babanın üzerine yemin ederim ki bu karşılıklar için bir değil on söz veririz." dedi.
-Peygamber (s.a.v) "Allah'tan başka Tanrı yoktur demelisiniz" dedi.
Ellerini çırptılar ve ,
-"Ey Muhammed,Tanrıları bir tek tanrı mı yapacaksın?(*) Senin teklifin gerçekten çok acayip" dediler. Kendi kendilerine,
-"Bu adam istediğimiz hiç bir şeyi bize vermeyecek, o halde kendi yolumuza gidelim ve Allah onunla bizim aramızda hükmünü verinceye dek babalarımızın dinine uymaya devam edelim" dediler.””
Dünya Dinsizlik Haritası 2009-
Gri tespit yapılmayan ülkeleri;Mor,Mavi dinsizliğin yüksek olan yerlerini,Kahve de %10'un altında olan ülkeleri gösterir.










Hz.Muhammed (S.A.V) "Peki öyle olsun bana bir tek söz verin, tüm Arap ve İranlıları yönetiminiz altına alabileceğiniz bir söz" derken, kendi kabilesini ikna edememiştir.
Onlarla pazarlıkla anlaşma yolunu denemeye başlar.Çünkü onların desteği olmazsa ölümünden sonra kurduğu düzenin bozulacağını biliyor.Ayrıca içindeki büyük "Fatihlik" hevesine de onların desteği ile ulaşacağına kanaat getirmiş olsa ki pazarlığa giriyor. Sadece bir "La İlahe İllallah" karşılığında.
Karşısındakiler de ne kadar inançlarına bağlı ki, onlarda verilenin farkındalar, gerçekleşeceğini de biliyorlar ama onlar da inançlarından dönmüyorlar.Çünkü döndükleri halde “Ateist” olmaktan,tanrılarının gazabının üstlerine inmesinden korkuyorlar.Ve;
"Ey Muhammed,Tanrıları bir tek tanrı mı yapacaksın?Senin teklifin gerçekten çok acayip"
diyorlar ve yollarına gidiyorlar.
Burada yazı başlığı ile ilgili en önemli konulardan birinin “ALLAH” adının Kuran ile gelen bir ad olmadığı,Hz.İsmail döneminden beri tapılagelen Mısır’ın ey tanrısı Toth’un veya diğer “99” adından birisi olan “LAH” ın Arap dilinde başına “EL” belirteci getirilmesi ile oluşan “EL LAH” adı ile bildikleri “RAB-Öğretmen tanrı” nın olduğunu görmekteyiz.(Kaynak,Arapça dili hakkında kendi biligilerim,Crystalinks.com ve vikipedia)
Hz. Muhammed de amcası Ebu Cehil de yani her ikisi de “EL LAH” adında birleşmektedir.Kureyş kabilesinin diğer adı da bu kitapta da anlatıldığı gibi zaten “Allah’ın Bekçileridir”.Yani,Kabeyi beklemek, başta Allah ve diğer 360 küçük tanrının heykellerini barındıran kutsal mekan Kabeyi korumaktır.
Hz.Muhammed’in en temel yaptığı iş,put adı verilen tanrı heykellerine tapınmayı batıl gösterek onları kırmış olmak,EL LAH=Türkçe söylenişi ile ALLAH’ı “TEK TANRI” ilan edip diğer küçük tanrıları da “MELEK” ilan etmiş olmaktır.
Hazreti Muhammed’in zamanının “Ateist’i” olamk uğruna eşcinsel Hicaz Araplarına nasıl bir Kültür Devrimi yaptığını hiç kimse inkâr edemez.Bu yönüyle Hz.Muhammed büyük bir devrimcidir.
Dindarlığın en yoğun olduğu ülkeler Koyu Mavi renkliler.
Aslında,100 milyon radikal Katolikle, dünya sömürgeciliğini İncil'e dayalı yürüten,dünya din ticaretinin merkezi olan Amerika,bütün dünyada din savaşlarının,her türlü gericiliğin,pisliğin başıdır.Avrupa sermayesi ve devlet idaresi de keza öyledir.Pedofilik rahipleri "dine inanç zayıflar" diye yargılamayan ABD devleti daha bir kaç ay önce Papa'dan bu nedenle fırça yedi.Dini eğitim için kiliseye gönderdikleri çocukları,Rahipler tarafından tecavüze uğramış,dünyanın her yerinden aileler daha dün İngiltere'de Papa'yı protesto ettiler ve Papa özür dilemek zorunda kaldı.Bakmayın siz göçmenlerden oluşan 420 milyon nüfusu yüzünden Amerika'nın ve Avrupa'nın renginin açık olduğuna.
Bu davranış da Hicaz Araplarınca (Mekke,Medine,Taif yani Kızıldeniz’e bakan küçük bölge) “ATEİSTİLİK” yani küçük tanrıların ret edilmesi olayıdır.O zamanın inançlarına göre de en büyük günahtır.
Bu yüzden HZ.Muhammed’in yaptığı başta kendi kabilesini “Ateist olmak ve anrıların gazabına uğramakla” korkutmuş ve onları Hz.Muhammed’e ve inananlara karşı savaşa sürüklemiştir.
Sonunda anlaşma da sağlayamadıklarına tanık olmaktayız.Yani Hz.Muhammed daha o zaman “Ilımlı İslam arayanlara sırtını dönmüştür.
Halk arasında "Dinin önemli" olduğunu söyleyenlere göre harita.
Yani "din önemlidir" diyenlerin oranı.Koyu Kırmızı =Çok Önemlidir.
Büyütmek için tıklayınız.







Küçük tanrıların “melek” ilan edilip baş,en büyük tanrının “tek tanrı” ilan edilmesinin “ATEİSTLİK”, yani tanrıları inkâr olarak yorumlanmasına, Roma İmparatoru Neron’un “Tektanrıcıları ve hiçbir tanrıya inanmayanları hamam sütunlarına bağlayarak üzerlerine domuz yağı sürerek yaktığını tarih yazıyor.
Ben bir de bu olaya, Berlin’de NATO üssünde Amerikan ordusunda görevli Astsubay başçavuş Mıchael WALSH adlı bir arkadaşımın bana Amerika’dan 1989 yılında gönderdiği 1977 basımı olan ve ilk kez 1953’de yayımlanmış ve Haziran 1977’ye kadar 1.000.000’un üzerinde satış rekorları kırmış,Amerikalı metafizikçi filozof Wıll DURAN’ın “The Story Of The Philosophy” yani “Felsefenin Hikayesi” adlı kitabının,Yunan filozofu Sokrates’in hayatından kısa bölümlerin yer aldığı bölümde rastladım.
Ateist,Dinsiz,bilinmezci,dini olmayan ve dinsizlerin oranları haritası.
Koyu renkler dinsizliğin yüksek olduğu ülkelere işaret eder.
Yazar Will DURANT,Sokrates’in İ.Ö.400’de,eski Yunanlıların (Greklerin=Üç kağıtçı-hilecilerin) Ispartalılarla yaptığı savaşta yenilmeleri ile ortaya çıkan iç karışıklığın ardından gelen bir darbe ile eski düzen yıkılır ve yeni gelen iktidar Sokratesi devletin baş danışmanı ilan eder.
Ancak,ona karşı olan eski talebelerinden olan bir hükümet yetkilisi,o dönemlerde Atina’ya gelen gezgin Sufi dervişlerin Grek gençlerini çok sayıda olan Olimpus dağının tanrılarına tapmamalarını ve “TEK TANRIYA TAPMALARI” gereğine, köleciliğin değil, özgürlüğün esas olmasına ve her insanın eşit olduğuna ikna etmiştir.
Yenilginin ardında da bu iman “bölünmüşlüğünün” yattığına dikkat çeker. Sokratesin de bu Sufilerin inançlarına kapılmış,”Tek tanrıya inanan bir ATEİST” olduğu ve gençleri milli değerlerinden kopardığı gerekçesiyle idam edilmesini istediğini yazar.
Bunu da bir dip notu ile (Bölüm-Socrates Sayfa 7),1789 Fransız Devriminin Humanist yazarı Voltaire’nin, Felsefe Sözlüğü -Sokrates bölümünde “İki Atinalı’nın Hikayesi” adlı bölümde “Sokrates’in TEK TANRIYA İNANDIĞINDAN DOLAYI ATEİST OLDUĞUNU” yazdığını kendi görüşüne delil olarak göstermektedir.
Dip nottaki cümlenin aslı şöyledir.”Voltaire’s story of the two Athenians conversing about Socrates: “That is the atheist who says there is only one God-” Philosophical Dictionary,art.”Socrates”.

Altı çizili kısmın Türkçesi:”Sadece Tek Tanrının var olduğunu söyleyen bir ateisttir.” İfadesi aslında İ.S.325’de İznik (Nicomedia) Konsülünde sayısız (En az 145 veya daha fazla sayıda olduğu iddia edilir.) İncil arasından seçilen dört kitabın “tek İncil” kabul edilmesinde ve yeni dinin “TESLİS-Üçleme” kavramını kabul etmesinde de bu eski Grek inancının yattığı da ortaya çıkmaktadır.
Yani,Grek rahipler,yeni oluşturdukları Hristiyanlık inancını “Teslis” ile diğer tanrıları inkâr etmemiş olduklarını yani “ATEİST” olmadıklarını göstermişlerdir.Böylece başta Greklerin ve diğer çok tanrılı dinlere inananların yeni dini kolayca kabul etmeleri sağlanacaktı.

19.yüzyılın Charles DARWİN’inin ürettiği “Evrim Teorisi”ni esas alan Frederic ENGELS’in felsefesini yazdığı Karl Marks’ın Komünizm’i nasıl 19. Ve 20.yüzyıllarda din ticareti ile geçinen köktendinci feodal devlet yapılanmalarını korkutup ürküttüyse,Hz.Muhammed’in Hicaz Araplarına tebliğ ettiği “Tek Tanrılı İslamiyet” modeli de,feodal,köleci,eşcinsel,çok tanrılı inanca sahip Mekke eşrafını aynı şekilde korkutmuştur. Sokrates zamanındaki Grek devlet adamlarının,Tek Tanrıcı Sufi öğretilerinin etkisinde kalmış Sokrates’in öğretisinden korktuklarını ve idama mahkum ettiklerini de hatırlayalım.

Grek İncil’ine bağlı Vatikan Hıristiyan öğretisine göre, İslam’ın, Etiopya İncilini esas alan Ermeni Hıristiyanlığının,Süryani,Barnaba İncillerinin daha İ.S.325’lerde aforoz edildiklerini unutmadan, Avrupalı Uniteryan ve Gnostiklerin bu mezheplere inanan Bogomillerin,Albigenlerin ve Müslümanların da “ATEİST İNANÇLARA SAHİP” kabul edildikleri ortadadır.
İslamiyetin Vatikan’a göre “ATEİST ” bir inanç olduğu gerçeği de böylece ortaya çıkmıştır.Zaten Hz.Muhammed’e “Şeytan,şeytanın uşağı,Kuran’a da Şeytanın kitabı” demelerine en son Kaliforniya’lı bir rahibin “Kuran Şeytanın kitabıdır,bunu yakalım” diyerek 11 Eylül 2010’da Kuran Yakma Kampanyası düzenlemiş,yakmak için yerleri hazırlamıştı.Obama’nın ricası üzerine vaz geçtiğini açıklasa da sonunda bir başka rahibin Beyaz Saray önünde Kuran yakması engellenememiş, Müslüman dünyasında mitinglere neden olmuştu.

Bu kampanya,ABD’de,New York’taki “İkiz Kulelerin” yerine “Camii inşa etme kararı” sonrası gelişen İslam karşıtı mitingleri tetiklemişti.
ABD’nin,Müslüman ülkelerde “dönme Hıristiyanlardan” oluşan “dindar maskeli” siyasi işbirlikçileri ile Fethullahçılık akımını kullanarak “Hilal Birliği” kurdurması,Irak,Afganistan işgali,İran’ın hedef edilmesi gibi olayların ardından “Terörist İslam Kavramını” gündeme sokmasının ardından başlattığı Gazze Flotalia ve New York’a İkiz Kulelerin yerine Camii inşa kararını almasındaki asıl amacının,ne Filistin’e yardım ne de Müslümanlara ABD’nin ne kadar “toleranslı” olduğunu kanıtlamaktır.

Asıl amacı,her iki blogda düşmalıklar yaratarak “kutuplaşmayı sağlamak”, Hilal-Haç birliklerini oluşturarak Müslüman dünyasını Haçlı dünyası ile savaştırıp,Müslümanları çağdaş köleler haline getirmek,Armageddon Savaşlarının önünü açmaktır.
Müslüman ülkelerin başındaki işbirlikçiler bu projelerin en sadık ortaklarıdır.
Bu gerçeklere dayanarak,”12 EYLÜL” tarihinin Vatikan kaynaklı bir Haçlı Seferi olduğu herkesçe itirazsız kabul edilmelidir.
Başbakan ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın danışmanlığını yaptıktan sonra “Tayyip Erdoğan’ın Harfleri” adı ile kitap yazan Akif BEKİ’nin bu kitabının 14.sayfasında,” Recep Tayyip Erdoğan’ın Hz.Musa’nın soyundan geldiği,onun kökeninin de İsrail’e yani Hz.Yakup (Hileci-topuk tutan anlamındadır.Kaynak Tevrat.) peygambere dayandığı “ vurgulamıştır.

Yani,”Önemli olan boy değil soydur soy!!!” diyen başbakanımızın soyu nedeniyle,karnı acıkmış sömürgeci batı dünyasına hizmet ettiği ortadadır.Bunlar takiyyeci Müslümanlardır ve Fethullahçılık öğretisi ile de,Hz.Muhammed’in yukarıda yazdığım, kendi akrabaları,kendi soyu ile yaptığı pazarlık olayında bile bir türlü “ılıtamadığı” İslam’ı bu dönme Ermeni Said-i Kürdi ve Fethullah öğretileri ile Vatikan’da Papa’nın elleri öpülerek “ılıtma” çabasına girmiştir.
Hicaz Arapları (Mekke,Medine,Taif çevresi) ile,Müslüman kimlikli Semitikler (Nuh’un kutlu oğlu Sam soyu sayanlar),islam öncesi ve halen de Grek ve Lut kavimleri gibi tanrılarına benzemek için “eş cinsel” yaşamları nedniyle,sadece üremek için “eş cinsel ilişkiye” girip sonrada karılarını “zihar” (*) sayıp kardeş ilan etseler de,kız çocuklarından utanıp diri diri toprağa gömenler olsalar da,Hz.İsmail’in anasının Mısır’lı esir-Köle Arap prenses Hagar veya Hacer olması yüzünden ve Grek İncili inananlılarınca,Yahudi Tevrat’ında zaten Hz.İsmail bahsi olmadığından, başbakan Tayyip gibi Hicaz Arap’ı olmayanlar da “Müslüman” kimliklerinden dolayı asla “Semitik” sayılamazlar,Vatikan’a göre kafirdirler.

Ayrıca Kuran Kamer Suresi ,20,21,22.ayetlerde Nuh neslinin helak edildiği ve ardından yaratılan nice nesillerin de helak edildiği,bu yüzden bu gün Nuh neslinden kimse olmadığı o kadar vurgulanırken, Kuran'ın bu uyarısına uymadıkları için de “dinden çıkmış” sayılırlar.Malum,Kuran “tek harfini” inkar dinden çıkmak olduğu Kuran’da yazılıdır.
Bu halde bu günün “Müslüman kimlikli” ama NUH Soyundan olduğunu sayanları tümü dinden çıkmış insanlardır.
Amaç,bu uydurma öğreti ile bir “Terörist Hilal” blogu oluşturup,Irak ve Afganistan’a getirdikleri sözde demokrasiyi Türkiye dahil bütün İslam dünyasının başına getirmek,yeryüzüne “Siyonizm’i hakim kılmak,Müslüman halkları da kıydırmak,fakirlerin kanı ile zenginleri semizletmek” olduğu gün gibi ortadadır.
(*) Kuran-Mücadele suresi;”2- İçinizden eşlerini zihar yapıp,haram sayanlar bilsinler ki karıları anaları değildir.Anaları ancak onları doğuranlardır.Şüphesiz onlar çirkin ve yalan söylüyorlar.Doğrusu Allah çok bağışlayıcı ,çok esirgeyicidir.”
Diğer bir “12 Eylül” Bozgunumuz;
12 Eylül 1683 II.Viyana Bozgunu.
12 Eylül 1980 ile alakası,Haçlı karşıtı hiçbir asker,siyasi,aydın yapılanma bırakılmamıştır.Darbenin başarı ile gerçekleştrildiğini öğrenen ABD genel Kurmayının “Bizim Çocuklar Başardı –Our boys did it.” nidalarıyla ünlü bir darbedir.Bir milyona yakın insan tutuklandı,300 kadar genç idam edildi,sayısız insan faili meçhul şekilde öldürüldü.ABD-AB sömürgecilerine karşı olanların kesin bir bozguna uğratıldığı gündür.
10 Kasım 1938’de Atatürk’e ölüm döşeğinde darbe yapan İsmet İnönü ve Fahrettin ALTAY’dan başlayarak bu güne kadar gerçekleştirilen bütün darbelerde,ordu ve tüm devlet kurum ve kuruluşlarından,solcu,vatansever milliyetçi veya vatansever gerçek dindarlar tasfiye dilmiş,kurumları ile ilişkileri kesilmiş,işlerinden hiç bir hak gözetilmeden atılmışlardır.
ABD karşıtı,solcu,dinci,milliyetçi herkesin sindirildiği,halkın üzerinden silindir gibi geçildiği en büyük operasyondur.Kitapçıdan satın alınırken serbest,kahvede,sokakta okunurken veya evde polis bulunca “suç” sayılan kitaplar dönemi bu dönemdir.
12 Eylül 1980 tam bir haçlı zaferidir.Tam bir Viyana bozgunudur.
Cunta önderi,dönme Dersim Ermenisi işbirlikçi Kenan Evren paşa,daha o zamanlar, halktan gizli olarak ABD ile yaptığı antlaşmada “Türkiye’yi sekiz’e bölen ilk haritayı” kabul etmiştir. Kendisi gibi dönme Dersim Ermenisi olan Çemişkezekli Turgut ÖZAL’ın “damarlarımda Kürt kanı dolaşıyor” gibi sözleri, Amerika’nın kışkırttığı işbirlikçi Peşmergelere kapı açıp asker polis kıyafetlerinden elbiseler vermesi, Fransa Cumhurbaşkanı François Mitterand’ın Kürt jigolo kullanan karısı Madam Danielle Mitterand’ın bu kampta,karavana tencerelerini devirerek “Türkler sizi sömürüyor” diye Kürtçülük tahrikleri yapmasına izin vermesi,Anadolu Federe İslam Cumhuriyeti gibi kavramları gündeme getirmesi,bu düşünceye hizmet eden Cemalettin KAPLAN veya Kara Ses olarak bilinen işbirlikçi,gerici,bölücü tiplerin gurbetçilerimiz arasında örgütlenme yapması için Almanya’ya kaçırılması gibi eylemleri ile ayrılıkçı Kürtçülük hareketi desteklenmiştir.Ayrıca,örgütün kontrolü de tamamen dış güçlerin eline bu dönemde geçmiştir.
Ölümünden 16 yıl sonra Nisan 2009’da eşi Semra ÖZAL’ın oğlu Ahmet ÖZAL ile Erbil’de Mesud BARZANİ’den yardım istemişlerdi.Bu olaydan yaklaşık bir yıl sonra,2010 Temmuz başlarında Ahmet ÖZAL,Demokrat Partinin başkan yardımcısı seçilmiştir.Bu iki aşiret önderinin Turgut ÖZAL’a “dayı” dediklerini basından biliyoruz.
Mesud BARZANİ ve Celal TALABANİ gibi Kürt aşiret reislerini ABD’ye tanıtan,kırmızı diplomatik Türk pasaportu ile ABD’ye gönderen Turgut ÖZAL ‘dı.Bütün bunları,hemşehrisi Çan Kulesinden talimatlar veren Ermeni işbirlikçi Kenan Evren nezaretinde yapmıştı.
10 Kasım 1938’de İsmet paşa darbesi ile başlayan “I.Dönme Ermeni Diktatörlüğü” dönemi,12 Eylül 1980 dönme Dersim Ermenisi Kenan Evren cuntası ile “II.Dönme Ermeni Diktatörlüğü” dönemini başlatmıştır.
Halen bütün genelkurmay başkanları ve hükümet olacak siyasi partiler önce Kenan Evren’den icazet alarak ABD’ye makamlarını tasdiklettirmeye gitmektedirler.Demokrat partiden başlayarak bütün partiler de önce İngiliz- Amerikan işbirlikçisi İsmet paşadan icazet almaktaydılar.Bunu 1945’de pembe köşk’te Celal bayar ile İsmet paşa aralarında anlaşarak DP’yi kurmuşlar,ilk şikeli iktidar dönemi 14.Mayıs 1950'de’başlatılmıştı.Menderesin ABD-AB ile kurulan her ilişkiyi İsmet paşaya onaylattığı bilinir.Celal bayar sadece koltuk bekçisi gibi birşeydi.
Bir de bu günlerin “Kabala veya Ebcet Alfabesi usulü sayısal değerleri de vardır.Onlara göz atıp,becerebildiğimiz kadarıyla yorumlayalım;
12.+Eylül yani 9.ay+1980=1+2+9+1+9+8+0=30
30:5=6 Bu eylemin sayısı "6"dır.
Altı,hem Kuran’ın sayısıdır.Hem de İncil Vahiyler Terden Çıkan Canavar (Dabbet-ül Arz)’a atfedilen “666” sayısını oluşturan rakamlardan biridir.Şeytanı remz eder.Yan,İslamı ve Tek tanrılı dinlere savaş anlamına gelir.
Bir de bu olayın “Kabala alfabesinin” sayısal hesaplarına bakalım ve çıkacak rakam eğer “6”yı gösteriyorsa bunun bir Haçlı Seferi olma ihtimalı ispatlanmış olacaktır.
Bunu yapabilmek için seçilen tarihin rakamlarını tek tek toplayıp sonucu “6” olacak olan bir sayıya bölünüp bölünmediğine bakacağız;
12 Eylül 1980;
1+2+9+1+9+8+0=30
30:5=6
Yukarıdaki bunca yorumdan sonra bir şey eklemeye gerek duymuyorum.
28 Şubat
28 Şubat 1997 28 Şubat 1997 günü Milli Güvenlik Kurulu toplantısında ordu, Türkiye'nin önündeki en büyük tehlikenin irtica olduğunu açıkladı.İktidardaki Refah-Yol * koalisyon hükümeti devrildi.
*Refah Partisi-Doğru Yol partilerinden oluşan koalisyon hükümeti.N.Erbakan başbakan.T.Çiller Başbakan yardımcısıydı.
Bu gün,başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın gizli danışmanlığını yaptığı Saadet Partili Şevket KAZAN tarafından açığa çıkartılan,Orgeneral Çevik Bir gibi bazı subaylarca baş örtüsü düşmanlığı kampanyası başlatıldı,mitinglerde, toplantılarda Or general Çevik bir ve bazı generaller kadınların baş örtülerini kendileri açarak halkta orduya karşı olumsuz tepkiler yarattılar.Ardından türetilen sayısız başörtüsü kavgaları ile halk orduya, demokratlara,Atatürkçülülere karşı kinlendirildi.
Refah partisinin mallarına el konuldu.Partiye ait “1.000.000.000”TL parti yöneticilerince devlete teslim edilmedi,buhar oldu.Parti başkanı Necmettin ERBAKAN siyasi yasaklı oldu.O da bunun öcünü almak için R.Tayyip Erdoğan’a el verdi.
Refah partisinden İstanbul belediye başkanı olan Recep Tayyip Erdoğan’ın önü açıldı.1998’deErdoğan daha cezaevindeyken AKP kuruldu.
03 Kasım 2002 seçimleri ile ABD-AB’nin en büyük işbirlikçi partisi AKP doğal olarak tek parti iktidarını kurdu.
Htırladığım kadarı ile bir Kurban bayramında,II.Körfez harekatı başladı.ABD-AB koalisyon güçleri Afganistan ve Irak’ı işgal etti.Saddam Hüseyin idam edildi.Irak’ın doğal kaynaklarına yüz yıllığına AB-D el koydu.Üç milyon kadar Iraklı öldürüldü, sayısız insan hapislerde tecavüzlere uğramaktadır.Beş milyon kadar dul kadın,öksüz-yetim çocuk savaş mağduru olarak yaşamaktadır.Irak da AB-D koalisyonunun “seks turizmi” yaptığı ülkeler sınıfına girdi.Çocuklar köle olarak satın alınarak Suudi Arabistan,ABD,Avrupa ülkelerine götürülmektedirler.
AKP,imzaladığı AB yasaları ile 1200’lerde Selçuklu döneminde Hıristiyanların elinden çıkmış kiliselerin vakıf mallarının iadesini içeren teslimiyetçi antlaşmalara imza attı.Devletin bütün kurum ve kuruluşları başta ABD-AB ve İsrail olmak üzere yabancılara yok pahasına satıldı,kurumlarda çalışan işçiler mağdur edildi.Ermeniler vizesiz ülkeye doldurularak vergiden muaf çalıştırıldılar.
Van Gölündeki Aktamar Ermeni kilisesi onarılıp sınırlı ibadete açıldı.Yunanlı ve Rus Hıristiyan grupları, halen müze olan Sümele Manastırında ayin yapmaya teşebbüs ettiler. İtiraz eden müdüre “Başbakan Tayyip bizden,sonucuna katlanırsın” tehditleri yaptılar.Bir yıl sonra ayin hükümetin izni ile gerçekleşti.Şimdi ,Ayaysofya Camii için talepler başladı.
2001 sonrası evlat Bush-Hitler benzetmesi;
-İstediğim ülkeyi işgal edebilirim!!!" ve edilenlerin adları.
Dönme Gürcü R.T.Erdoğan’ın AKP’si ile artık her şehir ve sokakta “apartman kiliseleri” hızla türedi. İstanbul’da Yehova Şahitlerinin açtıkları apartman kiliselerine özellikle Dersim yöresinden göç gelenler ,Karadeniz’li Aleviler “dönme Ermeni ve Rum” oldukları vurgulanarak,her ayine katılımda 100 ABD Doları verilerek teşvik edilmektedirler.
28 Şubat 364’de I.Valentian Roma İmparatoru olmuştu.28 Şubat 1997 darbesi ile Türkiye’nin haçlıya teslimi için de düğmeye basılmış olması açısından bu tarihler alakalıdırlar.
Artık Mustafa Kemal’in kurduğu Türkiye Cumhuriyetine,haçlılar ve işbirlikçileri ile son darbe indirilmiştir.
Etnik Mikro Milliyetçilik,en küçük azınlıklara kadar ırka dayalı bölünmeler hızlandırılmıştır.
Turgut ÖZAL’ın ANAP’ının en son şekli olan AKP iktidarının “alt kimlik,üst kimlik,sen Türk’üm dersen o da Kürt’üm der,ben Gürcü’yüm karım Kürt,bu ülkede köpeğe de Arap denildiği günleri yaşadık” gibi saçma sapan “açılımları” ile ülke insanları arasındaki bütün köprüleri atmıştır.
 

Bu Arap-köpek konusu ile bir yıl önce açılan davanın da AKP yönlendirmeli olduğu inancındayım.AKP devlet eliyle bölücülük yapmaktadır.
ABD işbirlikçisiTurgut Özal’ın yeğeni olduğu anlaşılan Mesut Barzani’ye “ağabey” diyen,Dış işleri bakanı Ahmet Davutoğlu’nun geçenlerde ,1919’da, Ermenistan kurulması için donanma gönderen,14 maddelik şartlarında Osmanlı devletinin nasıl bölüneceğini belirleyen,İstanbul Türklere ait değildir,Türkler tarihten silinmelidir” diyen bir adamın adına verilen “Vilson Ödülü”nü ABD’den alması 12 Eylül 1220-29’da başlatılan Haçlı Seferinin son aşamasıdır.
ABD’nin bağımsızlık günü olan 04 Temmuz veya Hz.İsa’nın doğum günü kabul edilen 25 Aralık 2012’ de de artık,Hz.İsa’nın gelişini beklemek üzere,1000 yıllığına kurulması hesaplanan “Kutsal Bereket Hilali” devletini de ilan edeceklerini umuyorum.
İslam ülkelerinde köktendinci iktidarları sürekli güçlendiren ABD,son Irak-Afgan işgal olayı ile İslam ülkelerinde Hıristiyan düşmanlığını,New York'a İkiz Kulelerin yerine camii inşa kararı ile de ABD ve Batıda "İslam düşmanlığını" zirveye taşıdı.Yalnız camii işi,aymaz Müslüman dünyasında gerçekten büyük bir hoş görü olarak algılandı.Bu da onların daha çok kazık yiyecekleri anlamına gelir.
Bu işlere alet olanların bu kadar eski tarihi bilgi ve belgelerden haberleri olduğunu sanmasam da, onları alet edenlerin bu işlere dikkat ettikleri,olayların gerçekleştirilmesi için seçilen tarihlerden bellidir.
Bir de bu olayın “Kabala alfabesinin” sayısal hesaplarına bakalım ve çıkacak rakam eğer “6”yı gösteriyorsa bunun bir Haçlı Seferi olma ihtimalı ispatlanmış olacaktır.
Bunu yapabilmek için seçilen tarihin rakamlarını tek tek toplayıp sonucu “6” olacak olan bir sayıya bölünüp bölünmediğine bakacağız;
28 Şubat 1997
2+8+2+1+9+9+7=38
36:6=6 ve “2” kalan vermektedir.Bu olay 12 Eylül darbesini amacına ulaştırmak için “Amerikan karşıtı” siyaset izleyen görüntüsü veren Refah –Yol hükümetinin büyük ortağı olan Refah Partisinin tasfiye edilerek yerine AKP’nin kurularak başına Recep tayyip Erdoğan’ın şişirelerek getirileceği bir “rolanti değiştirme ayarı veya düzenleme" olarak yorumlanmalıdır.Bu özelliği nedeniyle buçukludur.
Adilyargıç/Keykubat

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.