"Türkiye Türklerindir +40" Bloguna Hoş geldiniz!!!

Ey Türk Milleti!
Birinci vazifen seni İslamcılık ve Türkçülükle benliğinden koparan, Araplaştıran din, devlet, ticarette sana yer vermeyen, seni küçük dereceli askeri görevlere vererek ölüme süren, sana hocalık, başbuğluk eden hainlere giydirdiğin tacı geri almaktır. Bunu yapabilmen için seni uyandıracak her türlü bilgi ve belge mevcuttur. Ya özgürlüğünü kazan ya da öl. Kölelikle atalarının kemiklerini sızlatma. Arap Rumların ırkçı kinci ensest sapık dinlerinden çık. Kurtuluşun başlangıcı burasıdır. Aklen kurtulmadıkça saltanatın da olsa kölesindir unutma. Sen özgür birey olmadıkça kardeşliğin önemi yoktur. Devletin her yüksek kademesine göz dik yerini al. Tırsma. Çabala, savaş ve kazan! Birlikte yaşadığın kavimlerle kardeşlik o zaman daha güzel olacaktır. Alaeddin Yavuz

Tarih boyunca atalarımız günümüzdeki kadar, her türlü bilgiye ulaşabilecek böyle bir çağ yaşamadılar.
Bizler tümünden şanslıyız. Buna dayanarak, blog içerikleri binlerce yıldır doğru bilinenleri sorgulamaktadır.
İster bu bloğda, ister okulda, camide veya başka yerde hiçbir yazılanı, öğretileni “sorgulamadan, araştırmadan” doğru kabul etmeyiniz!
Vatan-Millet davası,hiçbir kurum veya kuruluşa havale edilemez, milletçe sahiplenilmedikçe hiç bir dava milli değildir.
Davasına sahip çıkmayan halk da millet değil sürüdür. Adilyargıç/Keykubat.

Blog yazılarının telif hakları-copyright © “adilyargic; adilyargicc; keykubat.blogspot.com ve keykubat.blogcu.com” rumuzlarıyla yazan Alaeddin Yavuz’a aittir.
Hala okumak istiyorsanız buyurunuz.

Saygılar, sevgiler!

Hakkımda

Fotoğrafım
Balıkesir , Bandırma , Türkiye
KENDİLERİ İÇİN PLAN YAPMAYAN MİLLETLER, BAŞKALARININ KENDİLERİ İÇİN YAPTIKLARI PLANLARA RAZI OLURLAR.Keykubat- ATATÜRK'TEN SONRA ÜLKEMİZDEN TÜRK ve MÜSLÜMAN HALKLAR İÇİN PLAN YAPAN ve EZİLEN HALKLARA ÖNDER OLACAK SİYASET İZLEYEN BİR LİDER ÇIKMAMIŞ, ARDILLARI,ONUN İZLEDİĞİ ANTİ EMPERYALİST SİYASETİ TERK ETMİŞ,DEVLETİ AB-D KUCAĞINA ATMIŞ VE ONLARA BAĞLILIĞI ATATÜRKÇÜLÜK SAYMIŞ,HALKIMIZIN DİNİ VE IRKİ DEĞERLERİNİ AŞAĞILAYARAK TAHRİK ETMİŞ, KADEMELİ OLARAK HALKIMIZI HIRİSTİYANLAŞTIRMAK İÇİN DIŞ GÜÇLERCE GİZLİ-AÇIK DESTEKLENEN SAPIK DİNCİ YAPILANMALARI GÜÇLENDİREREK,İKTİDARA TAŞIMIŞ,IRK,MEZHEP BAĞLAMINDA KARŞILIKLI DÜŞMANLIKLAR YARATMIŞ, ÜLKENİN KAYNAK VE SERMAYESİNİ YABANCILARA PEŞKEŞ ÇEKMİŞ,YUKARIDA SAYILAN AB-D PROJELERİNE GÖRE ASKERİ DARBELERLE KENDİ MİLLETİNİ SİNDİREREK BÖLÜNMENİN YAŞANDIĞI BÖYLE GÜNLERDE BİLE TEPKİSİZ KALMASINI SAĞLAYAN KORKU ORTAMINI HAZIRLAMIŞ,BENZER MUHTELİF İHANETLER İÇİNDE BİR ŞEKİLDE YER ALMIŞLARDIR.İÇİNDE BULUNDUĞUMUZ GÜNÜN DURUMU BUDUR-Keykubat İNSAN,PRANGA VURULMAKLA,KIRBAÇLANARAK ÇALIŞTIRILMAKLA ESİR OLUR.ESİRLİĞİ YAŞAM BİÇİMİ OLARAK BENİMSERSE KÖLE OLUR. VATANINIZA,DEĞERLERİNİZE,ÖZGÜRLÜĞÜNÜZE SAHİP,HER TÜRLÜ EMPERYALİZME KARŞI ÇIKIN!!! Keykubat

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

Translate

Bu Blogda Ara

2 Mayıs 2015 Cumartesi

AMERİKAN HARP AKADEMİSİ’NİN EL KAİDE RAPORU

Amerika Birleşik Devletleri Askeri Akademisi (USMA)nın akademik kuruluşlarından olan West Point Combating Terorism Center’in, 2003-2011 yılları arasındaki El Kaide raporundan bazı bilgileri dilimize çevirmeyi, olur olmaz yerlerden bilgiler alarak kafaları karışan ve başkalarının da kafalarını karıştıranları aydınlatmak için “kısmen” dilimize çevirdim.

Yazının bütününde, Irak’ta 2002’lere uzanan El Kaide’nin örgütlenmesi, zamanla IŞİD’e dönüşmüş, El Kaideyi bitirmiştir. 2003 Irak’ın ABD-NATO işgaliyle, Irak’a Suriye üzerinden başlayan yabancı terörist girişleri Suriye üzerinden gerçekleşmiştir. Irak’a savaşçı veren ülkelerin başını Suudi Arabistan ile Libya’nın çekmesi dikkat çekicidir.

Bizi ilgilendiren diğer kısım olan Libya’ya da girişlerin 2007’lerde de aynı El Kaide teröristlerinin Mısır üzerinden Libya’ya girdiklerini, ilk önce liman kenti Bingazi’yi ele geçirdiklerini, zamanla 2008 ve sonrasında Muammer Kaddafi’yi hedef almalarını, başka adlar altında daha önce de benzer terör faaliyetlerinin emperyalistlerce kışkırtıldığını öğreniyoruz.
Sonunda da El Kaide bütün liman kentlerinde sağlam örgütlenerek, güneyde Derne’yi birinci şehir haline getirdiğine, El Kaide’ye doğrudan destek veren farklı adlarda İslami terör örgütlerine izin verildiğine, militan gönderilmesine engel olunamadığına tanık oluyoruz.

El Kaide’den PKK’ya Irak üzerine sevk edilen dinci terör örgütlerinin “kendileri için o zaman zarfında tehdit olmayacağı inancının” bütün bölge devlet adamlarında olduğundan ben eminim. Irak işgaline destek veren her ülke önderi, bu işgalden kendisine vaat edilen pastayı hayal ediyordu. Aksi halde, 11 Eyhlül 2001’de G.W.Bush’un ilan ettiği “Haçlı Seferine” kulak tıkamazlar, bütün Arap devlet adamları birleşirlerdi.
İşgal Afganistan ile başladı, Elkaide, oradan Irak’a kaçırıldı, Oradan Libya, güney ve kuzey Afrika ülkelerine sıçratıldı. 2012’de Rusya’nın küresel güç olarak devreye girmesiyle Suriye işgali gerçekleşemediyse de, çok sayıda İslamcı terör örgütünün ülkeye sokulmasıyla ülke savaş alanına döndürülmüştür.
Emperyalizm asla planından vaz geçmez ama erteleyebilir. Suriye’ye bu örgütlerle sürdürülen baskılara ek olarak Rusya’nın Ukrayna’da sıkıştırılması, AB-D ambargolarına maruz bırakılması savaşın farklı boyutlarıdır.

Bu işgal saldırılarının bize bulaşmayacağının hiç bir garantisi yoktur. Irak’a terörist gönderen çeşitli sözde dinci örgütleri “uğraştım ama bastıramıyorum” kurnazlığına yatarak barındıran bütün ülkelerin önderleri tasfiyeden kurtulamamıştır. Şimdi Esat, yarıon biz aynı sonuçla yüzleşeceğiz.

ABD’nin Sincar’daki El Kaide yuvasına yaptığı baskınla ele geçirdiği belgelerden ibaret olan aşağıdaki çeviri rapordan çıkaracağımız kısa sonuç, zamanında Saddam Hüseyin’e karşı El Kaide’yi destekleyen Libya ve Mısır’ın kaderlerinin pek de haksız olmadığını göreceksiniz.
Türkiye ve Suudi Arabistan dışında Suriye, Libya’nın kaderini yaşamama mücadelesi vermekteyse de, Irak’la başlayan emperyalist işgalde emperyalizmin kullandığı bütün maşaları da tasfiye ettiğine veya etmek için her şeyi yapabileceğine emin olmamız gerektiğinde ısrar ediyorum.
03 Kasım 2002’den beri ABD-AB ile işbirliği içinde olan ve komşulara kan ve ölüm ihrac eden hükumetimizin, onu görevlendirenlerin de aynı şekilde tasfiye edileceklerinden emin olmaları şartı, bu rapor okunduğunda görülmektedir.
Bütün raporları açıklamalaı olarak tercümeye gerek kalmadan sadece tanıtım özetleriyle bu sonuca varacaksınız.

Alaeddin Yavuz.

Çeviri yazı:

Hazırlayan: cartalucci
24 Ocak 2012.
Telif hakkı: Ticari olarak yayınlanamaz.

WEST POİNT CTC RAPORUNDA IRAK’TA EL KAİDE SAVAŞÇILARI

SİNCAR KAYITLARINA İLK BAKIŞ
HARMONY PROJECT (UYUM PROJESİ) CTC AT WEST POİNT

Yazarın Notu;
Irak’ta Yabancı Savaşçılar: Terörizmle Savaş Merkezinin yayınladığı raporlar dizisinden en sonuncusu olan “Sincar Kayıtlarına İlk Bakış” ta , Savunma Bakanlığının Harmony Data Base (Bilgi Uyum Üssü) den yayınlananlardan ele geçen  El Kaide belgelerinden bahsedilmektedir. Kayıtlar, geçen yıl Irak’a Suriye’den giren tabancı savaşçıların geldikleri çevreler ile özgeçmişleri hakkında bilgiler içermektedir.
Kayıtların İngilizce çevirileri esnasında olan yazım hatalarındaki tutarsızlıklar, şüphesiz olarak raporların şifreli olmasından da kaynaklanmaktadır. CTC, Sincar Kayıtlarındaki tutarsızlıkları incelemek ve bilgi merkezimizde olduğu gibi mükemmelleştirmeyi planlamaktadır.
Yazarlar, Harmony Proje Müdürü James Phillips’e, belgelerin derlenmesinde yardımcı olan CTC memuru  Sherwet Witherington, Vahid Brown ve Warren Polansky, Araştırmaların yazılmasındaki destekleri için teşekkür ederler.....

Joseph Felter ve Brian Fishman
Terörle Savaş Merkezi (CTC)
Sosyal Bilimler Müdürlüğü
ABD Askeri Akademisi West Point- New York

TANITIM;
04 Aralık 2007’de Ebu Ömer el Bağdadi, 200 yabancı ve diğerleri tamamıyla Irkalı olan savaşçılarıyla Irak İslam Devleti (IİD/ISI=Islamic State of Iraq) El Kaidesinin Emiri olarak kendisini ilan etti. On iki gün sonra 16 Aralık 2007’de Ayman el Zevahirii Irak Sünnilerini ISI’ye katılmaya zorladı. İki açıklama da sert İslami yasaların vurgusunu arzu eden ve ISI’inin Irak’taki yabancı önderliğini ele geçirmeye çabalayan El Kaide’nin parçalarıydı.

2007 Kasımında West Point’teki CTC, 2006 Ağustosu ile 2007 Ağustosu arasında yabancı milliyetlerden 700 kadar giriş kaydı elde etti. Bu bilgiler El Kaide’Nin Irak’lı üyelerinden ilk olarak Mücahiddin Şura Konseyi (MŞK) ve Irak İslam Devletinden (ISI) derlendi, analiz edildi.
Kayıtlar, her bir savaşçının, milliyeti, yaşı, işi, kayıt edilen savaşçının adı ve hatta ırak’a hangi rotayı izleyerek geldiğine dair bilgileri içermekteydi. Bu bilgiler Koalisyon Kuvvetlerince 2007 Ekiminde, Irak-Suriye sınırında Sincar bölgesine yapılan bir baskında elde edildi. Bilgiler arasında uyumsuzluklara rastlanmasına rağmen, kayıtlarda yabancı savaşçı girişlerinin çoğunun Suriye üzerinden olduğu listelerde yer alıyordu. Sinca kayıtlarının varlığı, New York Times’dan Richard Oppel’in bu bilgilerin bazılarına ulaşarak bildirmesiyle öğrenildi. 2008 CTC planları daha da kapsamlıdır. CTC bu planların daha olumlu amaçlar için kullanılabilmesi amacıyla, planlarda bir değişiklik yapmamıştır...

Arkaplan;

El Kaide müttefikleri, 2003’te ABD’nin Irak’a girmesinden önce Irak içine hareket etmeye başlamışlardı.
Afganistan’ı terk etmesinden sonra İran’ı geçen Mus’ab el Zerkavi, 2002’de Kuzey Irak’ta bir yerlere kayıvermişti. O zamanlar Zerkavi’nin örgütü Tevhid Vel Cihat (Cihat’ta Birlik) adını taşıyordu ve Irak’ın, Suriye’nin, Ürdün’ün ve Kürtlerin ense kemiği olan  yerlerde konuşlandı ve Kürdistan merkezli çalışan Ensar El İslam cihatçı grup ile Irak’ta birleşti.

Zerkavi, Usame Bin Ladin’e birlik yemini ettiğinden 2004 Ekimine kadar El Kaide’ye katılmadı. Yeni örgüt, Irak Batı El Kaide’si (IBEK/AQI) olarak da bilinen Tanzim Kaidat el Cihat fi Bilad  el Refideyn adıyla anılmaya başlandı. Zerkavi ile yeni uzmanları arasındaki anlaşma bazı uyuşmazlıklar yüzünden yalanlandıysa da Zerkavi El Kaide’deye resmen katıldı. Zerkavi, Bin Ladin’in hoşlanmamasına rağmen, uzak düşmanı olan ABD ve yakın düşmanı Şia’dan daha tehlikeli gördüğü diğer düşmanlarına karşı hassas işbirlikçiliği yapmakta tereddütlü davranarak dönek gibi göründü. El Kaide’nin “yakın düşman” olduğuna dair ateşli konuşmalar yaptı.
El Kaide, ıraklılardan askere alımlarını, Baasçı milliyetçi isyancılarla yakın ilişkiler kurarak, dini muhafazakarlığı soğutarak, Iraklıların ilgisini çekerek yaptı.

Ocak 2006’da milliyetçi isyancı grupları ile arasında, Zerkavi’nin kötü niyetli Ürdün Amman’da üç otel basmasıyla yapılan kanlı savaştan sonra Irak EL Kaidesinin şemsiye grubu adını Meclis Şura el Mücahiddin (Mücahitlerin Yüksek Şurası- MYK) adını aldı. El Kaide Irak’ta hala vardı ve Irak El Kaidesine yumuşak yüzünü de göstermeliydi. Zerkavi kocaman bir propagandacıydı ama onun şiddetinin yayılması, Irak sivil savaşından ızdırap çekenler arasındaki ihtilafın artmasına dayanıyordu. Bu yüzden, MYK adı Bağdatlı anlamına gelen Abdullah Raşit Bağdadi tarafından göstermelik olarak yönetiliyordu.
2006 Haziranında Zerkavi’nin ölümünden sonra IBEK’in başına Ebu Hamza el Muhacir ile ABD kimlikli Mısırlı Ebu Eyyup el Masri getirildi. Sincar kayıtlarında bu konuda çok sayıda başlığa rastlanılmaktadır.

Ocak 2006’da El Muhacir ISI’nin adını “Devlet el Irak el İslamiyye(Irak İslam Devleti”, Ömer El Bağdadi’yi de Emir olarak ilan etti.
Irak El kaidesi ve ISI, isyanlarına Irak yüzü koyarken, öncekilerine nazaran daha etkili örgütlenmeler yapıyorlardı. Irak El Kaidesi istemese de Irak İslam Devleti (ISİ) mevcut örgütlenmeye üstün geldi ve El Kaide Irak’ta kalmadı, bu yüzden hala ISİ adı kullanılmaktadır.
ISİ,ABD’nin Irak’tan aceleyle çekilmesinin ardından, El Kaide’nin küresel destekçilerinin desteklerini de alarak, şeriat yasasına vurgu yapıyor, Amerikan işgaline karşı direnişte birleşmeye çağırıyordu. Bu gün ISİ örgütüçıkardığı şeri yasalarıyla egemenliğini ilan etmiş, balkıçılık, tarım gibi bakanlıklarıyla hükumet kabinesi olan, dini eğitimler veren okullarından destek alan bir otoritedir.

Bu gayretglerine rağmen ISİ, akıl kıtlığı çeken ve genelde başarısızlığa düşmüştür. Otoristesini uygulamak istediğinde Irak nüfusundan olan diğer Sünni isyancılar arasındaki güvenilirliğini,El Kaide’Nin küresel destekçilerini kaybetmiştir.

Bağdat’taki ABD sözcüsü Kevin Bergner, Ömer el Bağdadi’nin ISİ önündeki kurgusal karakteri hakkında aldığı istihbarata göre ipi çekenlerin Iraklılar olmadıkları açıklanmıştır.

Sinca kayıtlarında, savaşçıların büyük çoğunluğunun üzerinde değil de, Ömer El Bağdadi’nin sadece kurumlar üzerinde güven uyandırdığı yöneündedir. Kayıtlara göre Irak’ta kalan 200 yabancı savaşçıya göre, örgüt El Kaide’nin yabancı savaşçı ithal etme  programıyla dahi başa çıkamamış, iki örgütün idaresi de Iraklıların elinde değil yabancılarda kalmıştır. El Kaidenin sıcak ilişkilerle kazandığı Iraklı savaşçıları örgüte katmayı ISİ başaramamıştır.

Sincar kayıtlarında, El Kaidenin Iraklı tarikatçıların küresel anayasal, ideolojik isteklerini pratik ilgi göstermelerle eritmiştir.
Iraklıların çoğu stratejik sorun yaşamamaktadır.Irak’taki militanların yaygın çoğunluğu El KAİDE’ye bir şey yapmaktansa, güvenlik, gücün ve paranın dağılımı, tarikatçılık gibi Irak’ın sorunlarıyla ilgilenmeye yönelmişlerdir.
Bu isyancıların çoğu Basçılar, Şii milisler, İslami örgütlerin karışımlarından oluşmaktadır.Bu grupların El Kaide’ye yanlış yapmaları yanlış değil tehlikelidir.

ISİ politikalarında başarısızlık, dünyanın bir çok yerinden El Kaide’ye katılan gençlerin binlercesinin nedenlerinden esinlenmemek, Irak gerçeğinikarartmamaktadır. Sincar kayıtları, bize sadece, Irak içinden katılımlardaki dayanışmayı değil, Irak dışından katılımlarda askere alma, lojistiğin sağlanması hakkında da bilgiler vermektedir. Bu analizler,bunların dinamiklerini keşfetmemizi de sağlamaktadır. Yukarıdaki 2008 başlarındaki  CTC  raporunda anlatılanlara döneceğiz. El Kaide’nin  güçlenmesi ve zayıflaması hakkındaki görüşlerini alacağımız araştırmacıların, bu bilgilerden önemli analizler yapmalarını öneriyoruz.

Başlangıç Bulguları;


Bu örnek belgede, 244 savaşçıyla %41 oranında en geniş katılımın Suudi Arabistan’dan gerçekleştiğini görüyoruz.
Libya’yı, 112 savaşçıyla %18.8 oranında ikinci derecede katılımın olduğu ülkeler olarak görünmektedir. Yemen, Suriye, Cezayir’i 49 savaşçıyla %8.2,48 savaşçıya %8.1 ve 43 savaşçıyla %7.2  oranında katılım sağadıklarını ve Fas’ınd e 11 savaşçıyla %1.9 oranında militan verdiğini görüyoruz.
Katılımların 2005-2007 aralarında kuzey Afrika ülkelerinden düşük olduğu gözlenirken örgüte katılım sağlanan ülkeler arasında Fransa 2, Bosna, Belçika, İngiltere, Irak, Kuveyt, Lübnan, Mortianya, Umman, Sudan, ve İsveç’ten 1’er savaşçı katıldığı görülmektedir.
(Kynk – Lisa Meyers “Who are foreighn Fighters” MSNBC 20 Haziran 2005 ve Ned Parker “Saudi’s Role in Irak İnsurgency Outlined” The Los Angeles Times 15 Temmuz 2007)
Sincar kayıtlarına göre, kişi başına katılımın en yoğun yaşandığı ülke Suudi Arabistandır.
Bir başka belgeye göre, 2007 Mayıs-Temmuz arasında, El Kaide bağlantılı Libya İslami Savaş Grubundan (LIFG) “39” katılımla Libya %76 oranına ulaşmaktadır. Bu örgütten katılımlar 03 Kasım 2007’ye yoğunlaşarak sürmüştür.

Mart 2007’de, LIFG’nin baş ideologu Ebu Yahya el Libi, ISİ yanlısı El Kaied ile anlaşmazlığı belirten bir açıklama yayınlamıştır.  İlan edilen devletin dini kabulune ait stratejik akıl üzerinde cihatçıların bölünmelerine rağmen, Ebu Yahya Irak’ın birliğini desteklemiş ve Mücahir ISİ’yi her yerde cesaretlendirmiştir;
Müslüman halka yardım edebilmesi için kardeşlerimizin bedeni, barınama, mali, dua desteğine ve teşvike ihtiyaçları vardır... Allah yolunda cihaet edip devlet kurmaktan başka yol yoktur ve sadece cihat vardır. Yol, bu yoldur, bundan başkası şeytanın yoludur.”

2007 baharında Libya’nın kabarıp kabarmadığına gelince, Libya –Irak boru hattı şeklen kuruldu. %84.2 oranında Libyalı’nın Mısır’a ve oradan hava yoluyla Suriye’ye ve onun üzerinden Irak yollarına düştüklerini kayıtlarda görüyoruz.

Bu askere alma işleminin ağını kuran, Mısır ve Cezayir İslami örgütleriyle derin bağları oaln LİFG’dir. LIFG’nin El Kaide’ye ettiği bağlılık yemini resmen ilan edilmiştir. İki ideologu olan Ebu Yahya El Libi ile Ebu Leyd el Libi’nin LİFG ile Afganistan-Pakistan sınırında El Kaide propagandası yapmaya kadar uzanan derin tarihi bağları vardı.
Ebu Leyd, şimdilerde Afganistan’da operasyonlara bakan komutandır, 2007’de Ebu Yahya, El Kiade propagandasında Zevahiri’den sonra ikinci adamdır. LİFG’nin artan önemine dayanılarak El Kaide’nin ırak dahil Orta Doğu yüksek komutanlığına gelebilmek için, grupların eleman temininden lojistik destek sağlamaya kadar etkili olarak çalışabilmeleri ve çok gayret göstermeleri gerekmektedir.

Şehirlere Göre Savaşçıların Kökenleri;

Sincar kayıtlarında, ülkelerine göre incelenen 591 kayıttan440’ının şehirlere göre kökenleri tespit edilmiştir.
En çok savaşçı gönderen şehirlerin başında Libya Derne, Suudi Arabistan’ın Riyad, 80.000 nüfusuna karşılık 51-52 savaşçı ile Derne’yi 4.3 milyonluk nüfusuna göre Riyad’ı kıyaslarsak 52 ve 51 kişi ile şehir nüfus oranına göre kişi başına düşen savaşçı sayısını buluyoruz.
Öteki Sincar kayıtlarında Mekke (43) Bingazi (21), Kazablanka (17) kişi olarak görünmektedir.
Aşağıdaki kayıtlarda şehir/kasaba merkezli incelendiğinde, Suudi Arabistan, Libya, Fas, Cezayir ve Suriye büyük katılım sırasını bozmaktadır.

Suudi Kasabalarından olanlar;


Sincar kayıtlarında, 205 S.Arabistanlı görülmektedir Bunlardan Riyad’lı (51) kişi ile %25,6; Mekke’li, (44) ile %22,1; Cidde’li (15) %7,5; El Cavf (18) %9.0; Medine (13) %6,5; Taif (11) %5,5 ve Bureyde (9) %4,5 olarak sıralanmış diğer 72 kişi de S.Arabistan boyunca şehirlere dağılmaktadırlar.

Libya Milliyetliler;
Sincar kayıtlarında Libya’lı savaşçıların ülkenin kuzey doğusundaki Derne (53) %60.2; Bingazi (21) %23.9 oranıyla başı çektiğini görüyoruz.

İki şehir Derne ve Bingazi’nin 1990’lardaki İslami milislik hareketlerine uzanan bağları olduklarını biliyoruz. Libya hükumeti, Afgan gazilerinden olan Cemaat el Libiyah el Mukatilah (Libya Savaşçılar Grubu) elemanlarının Sudan ve Mısır üzerinden ülkeye sızdıklarından dolayı kınamıştı. Libya ayaklanması olağanüstü şiddetli olmuştu. Kaddafi, Bingazi’de helikopter ateşi açtırmış, telefonları kesmiş, köpekler gibi ölsünler diye Derne’ye giden su kanallarını kapatmıştı. (Onun yaşamı da 2011’de kanalizasyonda son buldu, ilahi takdir mi, planlı intikam mı? A. Yavuz)


Libya İslami Savaş Grubu (LİFG) Emiri Ebu Leyt elLibi, Derne ve Bingazi’yi takviye etti, El Kaide’ye katılan Libyalı cihatçılara bu bildiriyi okudu;
Libya İslami Savaş Grubu adı altında, İslami cihatı yasaklayan “dönme/devşirme” rejime karşı bayrak açmış bulunuyoruz, rejime karşı savaşta kurban olacak komutanların, onların seçkin evlatlarının dağlarda, Sebe çöllerinde, sahillerin kumlarında dökülecek kanları mübarek olacaktır.”
Libya da diğer bölge hükumetleri gibi, sınırlarındaki cihatçı şiddetle ilgilenir göründü. 2007 Mayısında çok sayıda Libyalı’yı, komşusu cezayir’in Nisan’da yaptığı gibi araba bombalamayı planlamaktan tutukladı. 2007 Temmuzunda Doğu Libya El Kaidesi adlı grup Derne’de bir suikast yapacağını açıkladı. Libya lideri Muammer Kaddafi tehdit gelecek gruplara karşı acil önlemler aldı, 80 Müslüman Kardeşler Örgütü üyesini ortalığı ılıtmaları ümidiyle serbest bıraktı.

Libyalıları Irak’a tünelleyen LİFG, Libya sınırlarındaki milis faaliyetleri ile LIFG üyeleri arasındaki gerilimin artmasına dair söylentilere yoğunlaşılmasına kızmıştı.
Küresel olaylara yoğunlaşmak ile milli cihada yoğunlaşma konusunda tartışmalar başlamıştı.Bu tür bir tartışma 1990’larda Mısır İslami Grubu ile Mısır İslami Cihat Grubu arasında çıkmıştı.Rporlar, LİFG’nin muhtemel geleceği üzerine tartışma içeriklerini yansıtmakla beraber El Kaide ile LİFG’nin uyuşmazlık kararına katılındığını göstermektedir.KİFG’nin Irak El Kaidesini desteklemesiyle El Kaide liderliğine muhtemel katılımların artacağı düşüncesi yanında iç dinamikler karmaşıktı.”

Bundan sonraki diğer ülkeler hakkındaki bilgileri isteyen linkten İngilizce olarak okuyabilir.


Yukarıdaki rapora dayalı olarak verilen bir Libya haberi çevirisi de vakti olana okuması için çevirdim.

Kaynak Global Research Newsletter (Küresel Araştırma Dergisi/Gazetesi. Washington’s Blog);
ABD, KADDAFİ’Yİ DEVİRMEK İÇİN EL KAİDE’Yİ SİLAHLANDIRDI
(GLOBAL RESEARCH’ÜN ONAYLANMIŞ ARAŞTIRMASI)
ABD, El Kaideyi desteklemek için “taraf değiştirdi”.

2012’de, Libya’da Kaddafi’yi devirmek için ABD’nin El Kaide’yi desteklediğini bildirmiştik.
Libya’nın Kaddafi’sini devirmek için ABD, çoğunluğu El Kaide teröristlerinden oluşan muhalefeti destekledi.
West Point’s Combating Terorism Center ( Batı Ucunun Terörizmle Savaş Merkezi) nin 2007 raporuna göre, Libya şehri Bingazi, Kaddafi’nin devrilmesinden önce  El Kaide’nin, Irak’a El Kaide teröristlerini göndermek için kullandığı ana karargahıydı.
(Bu gün, Libya’dan giden teröristler içinde Derne’liler %60.2 ile başı çekerken %23.9 ile Bingazililer ikinci sırayı işgal etmektedir.)

Geçen Yılki Hindustan Times Raporuna Göre;

Eski C.I.A Ajanı, terörizm yönlendirme uzmanı Bruce Riedel’in Hindustan Times’a verdiği açıklamaya göre, Libya İslami Savaşçı Gruplarının bir parçası olarak El Kaide’nin Libya’da ayrıcalık elde etmesinde bir sorun yoktu.
En iyi korunan Bingazi’de Kaddafi’nin en büyük düşmanı oldu. El Kaide şu anda Libya’nın en geniş bölgesini elinde tutmaktadır.Bir zamanlar Kaddafi’nin olan Bingazi Mahkeme Binasında El Kaide bayrağı dalgalanmaktadır.”

Dün Daily Mail’in bildirdiğine göre;

Eski yüksek rütbeli, işi bilen askeri subaylardan kendiliklerinden seçilmişleren oluşturulmuş C.I.A düşünce üretme gurupları Salı günü Waşington’da, eğer, ABD, bir yıl önce silahlı El Kaide militanlarına silah yardımı yapmasaydı, ölümcül 2012 terörist saldırısının engellenebileceğini kararlaştırdıklarını açıkladı.

Eski C.İ.A memuru ve komisyon üyesi Clare Lopez, Mail Online’a;“Amerika Birleşik Devletleri, Libya’da El Kaide Milisleri olarak bilinen kişilere silah temininde bilerek kolaylık temin ederek, terörle savaşta taraf değiştirmiştir.” Dedi.

B.A.E’ye gidecek olan “1. milyon ABD Doları değerinde silahların yarısının El Kaide’ye deniz kargosuyla ulaştırılmasını” ayıpladı.
Lopez, “Havadan ve denizden girişe ordumuzca izin verilmeyen Bingazi’ye bu silahların girişine ordumuzca izin verildiğini hatırlayınız.” Dedi. “Bu silahların içeri girmesine izin verildiğini bildiklerinden onlar da izin verdiler” dedi.

Dış İşleri Bakanlığının bir parçası olan İstihbarat Topluluğu, bu konunun  A.B.D’nin Kongre ve milli güvenlik kongrelerince bilinmesi onların önderlikleriyle yapılması gerektiğini özetlemişlerdir.
“Beyaz Saray ve Yüksek Kongre Üyelerinden bir grup, Salı günü yayınladıkları geçici raporda, El Kaide’yi bastırmak için faal olarak çalışan en üst yönetici (Muammer Kaddafi)yi devirmek için çalışan terör örgütüne, hükumetin bilerek ve kasten destek siyaseti yürüttüğüne dair maddi deliller temin edilmiştir.”

Komisyon çalışmasına katılan eski C.İ.A ajanı Wayne Simmons, “Olay biraz ihanet gibi görünmektedir” dedi.
Aynı şey şimdi Suriye’de olmaktadır ve ABD, düşmanımız olan terör örgütü lehine taraf değiştirmiştir.
Sonuç olarak, Libya’daki Bingazi ABD elçiliği, Kaddafi düştükten sonra Suriye El Kaide asilerine nakliyat karargahı haline getirilmiştir. Doğrulandığında, Pulitzer ödülü kazanmayı hak etmişlerdir.

24 Nisan 2014
Sy Hersh

Yukarıdaki  Sincar El Kaide kayıtları ile bunlara dayalı olarak yazılmış habaer yazısı incelendiğinde, terör ile sadece ülkemizin meşgul olmadığı, büyük devletlerin, her ülkenin çağına göre onları meşgul edecek, kendisine sadık “dönme/devşirme” terör örgütleri kurmada usta olduğunu, gözlerini kırpmadan dini inançların siyasete alet edilerek binlerce, milyonlarca insanın ölümüne zemin hazırlandığına inanmalıyız.

Hiç kimse, kendi ülkesindeki uyuşmazlıkları yüzünden emperyal güçlerle işbirliği yapmamayı tercih ettiğinde emperyalizmin ancak doğrudan işgal ile çirkin yüzünü ortaya koyacağı, buna da her zaman cesaret edemeyeceğindeni, kürsel emellerini dizginleyebileceği sonucunu çıkartmalıyız.

 Elbette bu, bütün halkların ortak kararı olursa olabilecek bir seçenektir.
Bu olmadığı takdirde, raporlarda açıkça görünen gerçek, emperyalizmden destek alınarak başarılan hiç bir işin sonucunda mutlu sona ulaşılamayacağıdır.

Komşu ülke bana terörist ihraç etti, ben de yaparım, yok şu azınlığım beni rahatsız ediyor, anlaşmak yerine kafasına vurayım, o bizden değil zihniyetinin, kıyamete dek sürecek kan davalarını tetikleyeceği de açıktır.

Bütün dünya milletlerine, emperyal güçlere yaslanarak kazanılacak bir zaferin, aynı şekilde kendilerine döneceğini bilerek, bunu yapmamalarını, “insanlar konuşa konuşa anlaşır” uymalarını, öneriyorum.

Dini, ırki farklılıklar ve dünyevi çıkarlar uğruna kurulacak kumpasların, atılacak bombaların, sıkılacak kurşunların, yetim bırakılacak yavruların sizi de mağdur edeceğinden emin olarak karar veriniz.

Takdir okuyanların, düşünenlerin, insan ve tabiat yaşamına değer verenlerindir.


30 Nisan 2015 Perşembe

TÜRK MİLLETİ, ASKERİ, POLİSİ VE NİCE İSİMSİZ KAHRAMANLARINA SAHİP ÇIKMALIDIR.



1994 Kandil Özel Harekat
polisleri
Milleti için kendisini feda eden bireylerine sahip çıkmayan milletler başkalarının köleleri olmaya mahkumdurlar.
Devleti için yaşamını ortaya koyan herkes kutsaldır.
Önemli olan bu kutsal fedakarlığı yapanların korunmalarının sağlanmasıdır.
Oysa olan nedir?

Cezalandırma Irak'ta
çuval geçirme
operasyonuyla başladı.
1997'lerde, "orduya karşı askeri güç olur" bahanesiyle tasfiye edilen Polis Özel Harekatçıları, sıradan asayiş görevlerine verilerek terör örgütünün hedefi edilmiş, tek tek terör örgütünce avlanmaya bırakılmıştı.

Birileri bundan çok büyük mutluluk duymuştu.
O mutluluğu tadanlar, aynı akıbete 2008 Ergenekon, Balyoz, 28 Şubat gibi yapılan operasyonlarla Silivri Koloni Hapishanesine tıkıldıklarında, Özel Harekatçı polislerin kaderlerine ortak edildiklerini bile fark etmemişler, kendi acizliklerini gösteren çığlıkları atmaya başlamışlardı.


Oysa, kader iki kuvvet içinde aynı merkezden biçilmiş ve aynı merkezin emirleriyle cezalandırılmışlardı.
  


GENÇ ÇİÇEKLERİNİN TOMURCUKLARINI YOLANLAR DEVLET ADAMI OLAMAZ!

1968 ve 1978 kuşağının, okuyup ekmek sahibi olmak için yuvalarından çıkıp gurbet ellerde kendine, ailesine, vatanına faydalı birey olma amacındaki vatansever evlatlarını siyasetlere bulaştıran, suça teşvik eden, sonra da yüz üstü bırakıp canlarını alan bir devlet o halkın devleti değildir.
Hayatının baharında çocukları kullanarak yaşamlarını mahvettiler, sonra düşman ilan ederek onurlarını, şereflerini lekelediler. Yetmedi idam ettiler. Gençlerini böyle hoyratça tüketen siyasi iktidarların o milletin gerçek idarecileri olduğunu kim iddia edebilir? Hepsi dış güçlerin memurlarıydılar, gencecik çocukların vatan sevgilerini sömürdüler. 68 ve 78 kuşağının kanına giren bütün siyasi, askeri ve diğer payı olanlara lanetler olsun.


Kalplerindeki vatan, millet, insanlık sevgisiyle, henüz tomurcuklanmış yaşamlarını çekinmeden feda eden bu çiçekleri tomurcuk iken yolanlar devlet, millet adamı olamaz.
Olsa olsa vatan haini, kendi halkına düşman, işbirlikçi, satılmışlar olurlar.

Vatanı, milleti, devletinin bağımsızlığı, refahı, mutluluğu için gözlerini kırpmadan kendilerini ateşin, cehennemin için atan, asker, polis, öğretmen, siyasetçi, gazeteci, yazar, çizer, öğrenci, işçi, sendikacı, sanatçı, esnaf, din adamı gibi her türlü hizmet kademesinden olan evlatlarına; sömürgeci devletlerin tayin ettiği, işbirlikçi, bölücü, yıkıcı , hain siyasetçi ve yüksek mevkileri işgal eden bürokratların yalanlarına, iftiralarına, düşmanlıklarına bakarak ihanet etmeyiniz.

İsmet İnönü 1943 Kahire toplantısında
Churchil ve Roosevelt ile. 1950
sonrasının  yenşi dünya düzenini
konuşuyorlar
 Osmanlının çöküş yıllarında Ermeni çetelerini bastırdığı için, sömürgeci devletlerin baskılarıyla başa getirilmiş, ayrılıkçı, işbirlikçi, bu günki AKPKK+MHP+CHP'nin dedelerinin emir ve yargı kararlarıyla idama mahkum edilen Boğazlıyan kaymakamı Kemal bey'in kaderi ile eşleştirilebilecek bir kadere mahkum edildiklerini görmek gerekir.

Kökleri 1950 seçimleriyel iktidar olan Demokrat Parti hükumetince devlet mekanizmasına ekilmiş, 12 Eylül 1980 askeri darbesiyle zemini hazırlanmış olan siyasi işbirlikçi iktidar 13 yıldır ilk defa Türkçü siyasetlere başvurmak zorunda kalmıştır.
Bu bir yanıltmacadır. Millet uyanmıştır, uyanış sürecektir.
Her taraftan kuşatılmış, aldatılmış, sindirilmiş Türk milleti, aşağıdaki yazıda anlatılan nice kahramanlarından sadece birisine ait kısa bir yaşam kesitini okuyarak kendisine güvenini kazanmayı sürdürecektir.

Atatürk ile çalışmayacağını beyan eden emperyalist devletlerin kendisini öldürteceğini fark eden büyük önder Mustafa Kemal Atatürk, hiç olmazsa kendisinden sonra  İsmet İnönü ve ekibinin devleti yönetmesini isterken, kurduğu rejimi onun koruyabileceğine olan inancı dolayısı ile bunu söylemişti.
Emperyalizm İsmet İnönü’ye verdiği vaatleri tutmadı, 1961’de, ülkemizi “Birinci derecede savunulacak NATO bölgesinden çıkartmaları” üzerine İsmet paşa zamanın ABD başkanı Kennedy ve Johnson ile tersleşmiş ve antiemperyalist sol hareketi üniversitelere sokmuştu.

Bütün baskılara rağmen Kıbrıs’a asker göndermeyi ret etmişti, zira, Kıbrıs dayatmasının, SSCB’nin Ortadoğudaki üslerine bir de Kıbrıs’ta üs kazanmasını engelleme amaçlı olduğunu, sonradan oradan çıkartılacağımızı kestirebildiğinden bize sadece zarar getireceğine inanıyordu. Bu yüzden Kıbrıs’a girmedi. Üstüne İncirlik, Samsun NATO üsleri hakkındaeleştirel bir çalışmayı gazeteci Abdi İpekçiye(Tıkla) yaptırmıştı.
Sonuç; ABD,Ermeni soykırım suçlamasını siyasi arenaya sokmuş, Lübnan, Filistin’de ASALA terör örgütünü kurup eğitmiş, bütünü elçilerimizi keklik gibi tek tek avlatmış, en sonunda, kafaya aldığı Bülent Eecevit’i güçlendirerek onu ölümüne bir kaç yıl kala CHP’nin ebedi önderliğinden almıştı.


ABD+NATO, Kıbrıs tuzağına, acemi Büğlent Ecevit ile İngilizci Necmettin Erbakan’ı kullanarak ülkemizi sokmayı başarmıştı.

İkisi de Kıbrıs olayının bir tuzak olduğunu ömürleri boyunca itiraf edemediler, “Kıbrıs Kahramanları” olarak bilinmenin keyfini sürdüler ama bu gün İsmet paşanın tespit ettiği “Kıbrıs’ın elimizden alınacağı günleri yaşamaktayız.
ABD-İngiliz işbirlikçisi AKP hükumeti, ABD karşıtı genelkurmay, siyaset, basın, üniversite mensuplarını tek tek tasfiye ederken, Kıbrıs davasının yılmaz savunucusu Rauf Denktaş’ı da harcatmayı başarmıştı.


Son olarak Kıbrıs’ın tasfiyesinden yana olan işbirlikçi soyadı da “Akıncı” olan bir sahtekarı cumhurbaşkanı seçtirmeyi başarmıştır.
Tuzağa düşmeyi bile paylaşamayan
siyasiler.

İsmet paşanın 1946’dan beri sonucunu gördüğü için direndiği Kıbrıs tuzağına düşülmüş şimdi de “çıkın gidin” emirlerine “çıkalım, gidelim” diyen siyasi iktidarlar ile 70 yıl önce kestirilen sonucun yaşama geçtiğine günbegün tanık olmaktayız.


Emperyalizm, girdiği her ülkenin abşına, o milletin dini ve ırki değerlerine sahip çıkan, sonra onları yozlaştırıp, değersizleştiren, kökelri o millete silah çeken asilerden seçilen, takiyeci, hain memurları atamaktadır.

Sadece 29 Ekim 1923’te ilan edilen Türkiye Cumhuriyeti devletini yıkmak için ilk 15 yılda 26 Kürt bir o kadar da gerici dinci isyan çıkartan, Müslüman görünümlü kripto gayrimüslümler, milletin dinini, Sünni İslam’a benzeyen Ortodoks Gregoryen Ermeni ve Süryani Hristiyanlığı ve Ortodoks Lev Tahor/Beytül Şems Yahudi mezhebine dönüştürmüş, halkı, etnik ve dini farklılıklarına göre bölmüş, Türk-Kürt, Türk-Rum, Türk-Ermeni, Sağ-sol, Alevi-Sünni gibi her türlü bölücü, yıkıcı faaliyetleri desteklemiş, devleti yaşatacak ve yönetecek genç, azimli beyinleri daha tomurcuk iken koparıp atmıştır. AKP ile bu yolma işlemi hızla sürmektedir.


Bu yüzden "Tacı Haine Giydiren Milletin Kanı Dinmez" dedim.
Bu deyimim bu yüzden tuttu.
Bu millet çok sürmez tacını bu hainlerden alacaktır. Bütün karartmalara, tehditlere rağmen vatanseverlik, empryalizm karşıtlığı hızla yayılmaktadır.

 
Takdir okuyucularındır.

Alaeddin Yavuz/
Alaeddin Yavuz wordpress
keykubat
/adilyargic
/ adilyargicc